Belçika ve Brugge
Geçenlerde Latince derslerine başlayınca kitaplarla antik çağlara yaptığım yolculuk yanında Atina ve Roma başta olmak üzere Avrupa’nın geniş bir alanını, Amerika’nın önemli bir bölümünü ve Asya’da da Singapur gibi merkezi bir noktayı kapsayan seyahatlerimi hatırladım. Üstüne de Brugge konusunda mimari içerikli bir yazı görünce ekonomi-finans eksenindeki yazılardan ve çalışmalardan bu tür kültürel derinliğe sahip konulara yeterince vakit ayıramadığımı fark ettim. Açıkçası bunları hem bir kitapta toplama düşüncem, hem de yazıları biraz daha geliştirme niyetim de vardı, ancak geçen zamanın etkisi ile yazılar güncelliğini yitirdiğinden önceki notlarımı buradan paylaşmaya karar verdim. Türkiye ve Avrupa seyahatlerime ve bu seyahatlerden notlarımı içerecek şekilde hazırladığım bazı şehir rehberlerine ilgili bağlantılar üzerinden ulaşabilirsiniz. Diğerlerini de vakit oldukça yazarım umarım.
Şimdi gelelim, yapı olarak orta çağ dokusunu koruyan, ama yaşayış olarak modern zamanların tüm imkânlarını sunan masal şehir Brugge hakkındaki notlarıma. Yalnız bu notların 2011 tarihli olduğunu ve ilk kısmın daha genel ve bazılarına göre sıkıcı bilgiler içeren bir girişe sahip olduğunu baştan belirtmek isterim. Her ne kadar şu anda pek seyahat edemesek de eğlenceli kısımla ilgilenenler doğrudan Brugge kısmına geçebilirler.
ÖNCE BELÇİKA
1) Genel Notlar
Resmî adıyla Belçika Krallığı, Avrupa Birliği (AB)’nin kurucu üyelerinden biri ve aynı zamanda AB, NATO vb kuruluşların merkezlerine ev sahipliği yapan küçük (!) bir ülkedir. Belçika’nın yüzölçümü 30.528 km2, nüfusu 2011 rakamlarına göre 11.007.020 kişi ve Dünya Bankası 2007 raporlarına göre de dünyanın 18. büyük ekonomisidir. G-10 daimi üyesi olan Belçika, ihracat ve ithalat yanında hizmet sektöründeki etkinliği ile tarih boyunca da sürekli ilgi odağı olmuştur.
Ülkenin adı, Kelt ve Cermen karışımı bir halk olan Belgae’lerin yaşadığı, Roma eyaleti Gaul’ün en kuzeyindeki Gallia Belgica‘dan gelmektedir. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg üçlüsü tarihsel olarak (bu üç ülkenin ilk harfleri ile yapılan bir tanımlama olan) Benelüks’ten daha büyük bir alanı kaplayan “Alçak Ülkeler” diye anılır. Orta Çağ’ın bitiminden 17. yüzyılın başlarına kadar ticari ve kültürel açıdan bir refah merkezi olan Belçika 16. yüzyıldan 1830’daki devrime kadar Avrupa güçleri tarafından savaş alanı ve güç odağı olarak tanımlanmış, bu unvanı Dünya Savaşları tarafından güçlendirilmiştir. Bağımsızlığı 1839’da tanınan Belçika’nın başkenti Brüksel olup resmî dilleri Flemenkçe, Fransızca ve Almanca’dır. Evet 3 dil, buna sonra geliriz.
2) Tarih
Belçika tarihi için başlangıç olarak Romalıların milattan önce birinci yüzyılda bölgedeki yerel kabilelere üstünlük kurması sonrasında Gallia Belgica ilini kurmasını esas alabiliriz. Kavimler Göçü sonrasında bölgenin yönetimi Franklar tarafından Merovengian Hanedanı’na devredilmiştir. 8. yüzyıl boyunca Frankların yönetimini Karolenj İmparatorluğu devralmış, 843’teki Verdun Antlaşması’yla bölge Orta ve Batı Frank Krallıkları arasında paylaşılmıştır.
Bugünkü modern Belçika’nın büyük bölümünü içeren Güney Hollanda, ard arda Habsburg İspanyası ve Habsburg Avusturyası tarafından idare edildi ve 17. ve 18. yüzyıllar boyunca çoğu Fransa-İspanya ve Fransa-Avusturya savaşına ev sahipliği yaptı.
Fransız Devrimi Savaşları’ndaki mücadeleyi takiben, Alçak Ülkeler I. Fransız Cumhuriyeti tarafından bölgedeki Avusturya egemenliği kırılarak ilhak edildi. 1815’te I. Fransa İmparatorluğu’nun dağılmasıyla, Alçak Ülkeler Birleşik Hollanda Krallığı adı altında yeniden birleşti. 1830 Belçika Devrimi, Katolik ve tarafsız Belçika’nın Geçici Hükümet ve Ulusal Kongre altında bağımsızlığını ilan etmesine yol açtı. 1831’de I. Léopold’ün Kral olarak atanmasından sonra Belçika, parlamenter sisteme sahip bir monarşi oldu.
Belçika, 1914’te Schlieffen Planı’nın bir parçası olarak Almanya tarafından işgal edildi. I. Dünya Savaşı sonucunda 1925’te Prusya’ya ait Eupen-Malmedy, Belçika’ya katıldı ve bu, ülkede Almanca konuşan bir azınlığın oluşmasına yol açtı. Ülke 1940’ta tekrar Almanya tarafından işgal edildi ve bu durum 1944’te Müttefiklerin kurtuluşuyla sona erdi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanlarla işbirliği yaptığı söylenen III. Leopold’e karşı genel bir grev baş gösterdi ve Kral 1951’de tahttan feragat etti.
Belçika, NATO’ya kurucu ülke olarak katıldı ve Hollanda ve Lüksemburg ile birlikte Benelüks grup devletlerini kurdu. 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun altı kurucu ülkesinden biri olan Belçika, 1957’de Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kuruluşunda yer aldı. Daha sonra en önemli yönetim organlarına ev sahipliği yaptığı Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği Konseyi’ni de içeren şimdiki AB’nin kurucu üyelerinden oldu.
3) Yönetim
Belçika, anayasal olarak verasete dayalı krallık sistemine sahiptir ve kral ya da kraliçe ve parlamento tarafından yönetilir. Kralın güçleri semboliktir. Parlamento, Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşur ve ülkeyi bütün olarak ilgilendiren politikalardan sorumludur. Dış işleri, savunma, maliye vb. alanların dışında diğer hükümetler yetkilidir.
Tarihi açıdan değinildiği üzere Belçika’da üç toplum olması federal hükümet dışında üç ayrı bölge ve bunlara ek olarak da üç toplumun yönetimde bulunmasına yol açmıştır. Bunlar; kuzeyde yaşayan Flemenklere ait bölge (Hollanda etkisinde), güneyde yaşayan Valonlara ait bölge (Fransız etkisinde) ve Brüksel başkent bölgesidir (her ikisi ve fazlası bir arada). Topluluklar olarak ise Flemenkler, Valonlar ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya’dan kazanılan topraklarda yaşayan, ancak Belçika vatandaşı olan Almanlar mevcuttur. Hollanda – Fransa arasındaki Belçika için savaşlar ve Alman toplumunun katılması ile 3 dilli ve grift yapıda bir topluluk olarak mevcudiyetini sürdürmektedir. Belçika idari olarak ise 10 eyaletten oluşmaktadır. Tüm bunlara ek olarak bir de Brüksel’in Avrupa Birliği kuruluşlarına başkentlik yapması İngilizce’nin de konuşulduğu daha karmaşık bir ortam yaratmıştır. Yine de net değilse bu video yardımcı olacaktır.
4) Coğrafya
Belçika’nın sınır komşuları, Hollanda, Almanya, Lüksemburg ve Fransa’dır. Tüm komşuları aynı zamanda AB üyesi olduğu için aslında fiziki sınırlara sahip değildir.
Kuzey Denizine yaklaşık 66 km’lik bir payı olduğu için yaz döneminde bu bölgeye yoğun hareket olmaktadır. Nüfus – sahil şeridi orantısızlığı kaçınılmaz olarak yüksek binalar ve otellerle kaplı bir kıyı yerleşimi ile sonuçlanmıştır. Kuzey Denizi, turizmden ziyade ticaret için büyük önem taşımaktadır. Tarih sahnesinde Brugge, Ghent ve Antwerp kanallar sayesinde ihracat ve ithalat odaklı büyüme ve refah artışı sağlamıştır.
Belçika üç coğrafi bölge olarak incelenebilir: Sahil düzlüğü, merkez plato ve güney doğudaki Ardennes yükseltileri. Topografik açıdan Flanders bölgesi düzlüklerden, Valon bölgesi ise yükseltileri ile dikkat çekmektedir. Bu alanda nehirler, ormanlarla kaplı vadiler, yüksek platolar ve tarihi mağaralar bulunmaktadır. Belçika’nın en yüksek noktası 694 metre ile Signal de Botrange’dır.
İklim olarak ise kıyı şeridinden Brüksel’e kadar ılıman bir özellik hakimken Ardennes’den itibaren karasal iklim özellikleri görülmektedir. Ortalama günlük hava sıcaklığı yazın 22 °C, kışın 4 °C’dir.
5) Ekonomi
Her ne kadar, siyasi ve toplumsal açıdan bölünmüş bir yapı sergilese ve coğrafi özellikleri ile küçük bir ülke olarak nitelendirilse de Belçika 150 yıldan fazla bir süredir mühendis, uzman yetiştirmedeki ve ticaretteki başarısı ile öne çıkmaktadır. Avrupa’nın ticaret merkezlerine yüksek oranda entegre olmuş, ulaşım ağı, kalifiye iş gücü ve sanayi alanındaki karnesi büyümenin itici güçlerini temsil etmektedir.
381.4 milyar dolar GSYİH değeri ile (2009) dünya sıralamasında 30. sıradadır. 2010 tahmini büyümesi %2.1, kişi başına milli gelir 38.600 dolardır. Temel ihraç ürünleri makine ve parçaları, kimyasallar, elmas, metal ve metal ürünleri ile gıda maddeleridir. İthalat alanında ise ham madde, tıbbi malzeme, makine ve parçaları, kimyasallar ve işlenmemiş elmas önemli yer tutmaktadır.
Toplam kamu borcunun GSYİH’ye oranı %96.6 ile rekor düzeyde olmasına rağmen uluslararası kredi notu AA+ ’tır.(2010). Belçika, 30 milyar dolar döviz rezervine sahiptir.
SONRA MASAL ŞEHİR BRUGGE
Yukarıdaki yazıları okuduysanız bir kahve alıp devam etmek için tam zamanıdır. Okumadan direk buraya atladıysanız da önce bir video ile başlayalım ve ardından eski notlarımla bu görsel şöleni daha anlamlı hâle getiririz.
Brugge konusundaki notlarıma, M.S. 800’lerde Vikinglerin Flandre bölgesine gelmesi ve burayı Bryggen olarak adlandırması ile başlamak yerinde olur. “Flandre” sözcüğü suyun içine batırmak, “Bryggen” sözcüğü ise inilen yer (liman) anlamlarına geldiği için konu bütünlük taşımaktadır.
830 yılında Flanders kontu buraya ilk kaleyi kurmaya karar verdiğinde ise bataklık olan ve o zamana kadar sıradan olan bu kent hızla gelişmeye başlamıştır. 1280 yılında alıcı ve satıcıların bir araya geldiği yer olarak Avrupa’nın ve Dünya’nın ilk borsası “La Beurse” Brugge’de kurulmuştur.
1302’de bağımsızlığını kazanan şehir Bourguingnonne dönemde zenginliğini arttırmıştır. İngiltere’den gelen pamuk burada işlenerek kıyafet vb nihai tüketim malzemesi olarak satıldığı için ve bugünkü şehir merkezi o zamanlarda liman olduğu için ticaret oldukça gelişmiştir. Toprak sahiplerinin Fransızlara bağlı olması, ticaret hammaddesinin İngilizlere bağlı olması genelde sorunlara sebep olsa da şehir bir şekilde refahını korumayı ve geliştirmeyi başarmıştır.
Paranın ve zengin kesimin olduğu yerde kaçınılmaz olarak sanatın birçok dalı gelişmiş, Avrupa’nın ünlü ressamları ve heykeltıraşları buraya gelmiş, hâlâ korunan servet değerinde eserler üretmişlerdir. Memlinc ve Jan van Eyck’in tabloları ile Michlengelo’nun yaptığı “La Vierge a l’Enfant” adlı heykeli aklıma ilk gelenler.
1500 – 1820 arasında duraklama yaşasa da 1820’lerden sonra önce İngilizler, ardından diğer Avrupalı turistler Brugge’ü tekrar keşfederler. Fiziki sınırlara bağlı olarak “yumurta” olarak adlandırılan asıl şehir merkezi bugün 20.000 yaşayana sahipken şehrin tamamının nüfusu 120.000’dir. Yılda 3,5 – 4 milyon arası turist gelmekte, yılda 1 milyon adet civarında bot gezisi bileti satılmaktadır. En önemli turizm satışı çikolata, antik eser, dantel ve biradır.
Çekilen fotoğraf başına hükümet 1 cent alsa, tüm kamu borcu kapanır. Çünkü binalar, yollar, tarihi eserler ve şehrin tamamı orta çağdaki planlarına sadık kalınarak yeniden üretilmiş. Kanallar; Barok, Gotik, Neo-Gotik tarzda yapılmış evler her fotoğraf karesinde var. Her iki adımda bir seri fotoğraf çekimi yapan organize Japon turistler yüzünden çoğu derse zor yetişiyorum. Araba trafiği yok gibi bir şey, ama onun yerine fayton ve bisikletler var. Bu arada, 1600’lerden kalma çok sayıda bina da şehrin dokusuna karışmış şekilde yaşamaya devam ediyor. Tabi ki UNESCO dünya mirası kategorisinde, ama müze değil sonuçta.
Merak edenler için “yumurta” sembolik bir isim olmakla birlikte şehri çeviren su kanalını yüzyıllardır “halka (ring)” olarak adlandırılıyor. Tamamı 8 km ve koşmayı sevenler için güzel bir çevre düzenlemesine de sahip. Diğer taraftan, (kıyafet, mevsim, yaş, boy, alışkanlık vb. faktörlere bağlı olsa da) ortalama bir insanın saatte 5 km yürüyebildiği bilgisi altında her yere yürüyerek gidiliyor. Düz bir şehir olduğu için bisiklet kullanımı da oldukça yaygın. Bisiklet kiralamanın saati €12, satın almak isterseniz €200’yu gözden çıkarmanız lazım. Gözden çıkarmak derken gerçek anlamı kastediyorum, çünkü bisiklet çalınması yaygın ve normal bir olay. Zaten satın alacağınız bisiklete Türkiye’de “Bu ne ya böyle! Eski, boyası atmış, bildiğin demir yığını bu. Bir de €200 mu vereceğim?” deyip para da harcamazsınız. Ben de öyle yaptım ve 1 yıl boyunca her gün farklı bir yol, farklı bir sokak gezerek gerçek anlamda karış karış gezerek ve yaşayarak ikinci evim yaptım bu masal şehri. Ama bisiklet sahibi olsam çok daha fazla zaman tasarrufu yapardım dediğim anlar da olmadı değil.
Zaman içerisinde denizle bağlantısını kaybeden Brugge, 1918 yılında Zeebrugge’ün inşa edilmesi ile çok daha modern ve muazzam ölçekte bir uluslararası ticaret limanına kavuşmuştur. Yılda 50 milyon tonun üzerinde kargo taşımacılığına aracılık yapmaktadır.
1972 ve 1985 ilaveleri ile Zeebrugge, Avrupa’nın en büyük RoRo (içine araç sürülerek yükleme yapılabilen bir tür gemi) limanıdır. 2010 yılındaki işlem hacmi 12.5 milyon tondur. Yine Avrupa’nın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminali burada olup tüm Avrupa’ya dağıtım Brugge’den gerçekleştirilmektedir.
Evet çikolataları, biraları ve patates kızartmaları gerçekten güzel. Ama şimdilik yazmaya ara verip ders çalışmam gerekiyor. Zaten şu dört sayfayı yazmak için bile günlerce uğraştım ama sizlerle paylaşmak bir yük değil, keyifti tabi. Geri kalanları da birleştirip bir kitap yazarım umarım.
Evet bu satırları 2011 yılında yazmışım ve Aralık 2012’de oradaki tecrübelerimi bir kitaba dönüştürmek kısmet oldu. O dönemde satışlar hem içerik hem de çevre yüzünden istenildiği gibi gitmese de akademik çalışmalar dışında, bu benim ilk profesyonel eserimdi. O yüzden yeri ayrıdır. Onun tanıtımını da aşağıya ekleyeyim ve içinden güzel bir makaleyi de ayrıca başka bir yazı ile paylaşırım.
Kendinize iyi bakın ve Brugge şehrini bir gün mutlaka ziyaret edip kendinizi gerçek çikolatanın tadına ve kokusuna bırakın. Patates ve eşsiz bira tadımı konusunda kararı size bırakıyorum.
Görüşmek üzere.
Ergun UNUTMAZ, 12.04.2021
Kaynaklar
Belgium & Luxembourg Country Guide, Lonely Planet
The Rough Guide to Bruges & Ghent
http://fr.wikipedia.org/wiki/Belgique
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/be.html
http://www.rtbf.be/info/societe/detail_la-belgique-franchit-le-cap-des-11-millions-d-habitants?id=5915123
http://www.zeebruggeport.be/en