Economy,  Stock Analysis

Enflasyon: Hisse ve Döviz Portföyü

Enflasyon Şoku Karşısında
Hisse Senedi ve Döviz Portföyü Getirileri


Bazı konular vardır, herkes bu basit şeyleri bildiğini düşünür. Ancak soru cevap şeklinde bir testin sonuçlarını açıklayınca nasıl böyle bir hata yaptım dersiniz. Mesela ulusal paranın yabancı paralar karşısında değer kaybı finansal okuryazarlık adına güzel bir örnektir.

Döviz kuru 5 birimden 20 birime yükseldiğinde ulusal paranın değer kaybı hesabı son derece ilginç yanıtlara sebep olabiliyor. 🤔 Evet, yabancı paranın içerideki karşılığı 4 katına çıkmıştır, ancak ulusal paranın değer yitirmesi yüzde 300 değildir [(20 – 5) / 5 x 100]. Bu, yabancı paranın ulusal para karşısındaki değişimdir. Ulusal paranın yabancı para karşısındaki değer kaybı ise yüzde 75’tir [(5 – 20) / 20 x 100]. Hatta bir paranın yüzde 100’ün üzerinde değer kaybetmesi mümkün değildir, ama anketlerde ve hesaplamalarda bu tür hataları bolca görebilirsiniz. 🤷🏻‍♂️

Bugünkü yazı, yatırım yaparken ulusal paranın iç değerindeki değişim olan enflasyon ve dış değerindeki değişim olan döviz kuru riskine karşı getirilerin durumunu incelemek üzerine. Basitlik açısından tüm alım satım masraflarını ve vergileri sıfır kabul ediyor, herhangi bir kâr payı alınmadığını varsayarak iki portföy kuruyorum. Sisteme başlangıç dönemi t anında bir politika değişikliği sonucu enflasyonda artış verilmektedir.

Anapara 1.000.000 birim olup Portföy 1 sadece hisse senedi alıp 5 dönem boyunca hisseleri tutarken Portföy 2 anaparanın tamamını başlangıç dönemi kurundan dövize çevirerek 5 dönem boyunca yabancı parada nakit olarak beklemektedir. Bu çalışmada ülke ve para biriminin de bir önemi yoktur. Burada aktaracaklarım, özü itibarıyla Avrupa’da yaşayıp Amerikan doları tutmayı tercih eden bir yatırımcı için de geçerlidir.

Şekil 1’de değişkenleri sol tarafa dönemleri ise sütunlara gelecek şekilde düzenledim. Başlangıç dönemi t anında 1.000.000 birim anapara ile Portföy 1 kapsamında 100,00 fiyatı üzerinden 10.000 adet hisse senedi alınarak 5 dönem boyunca tutulmaktadır. Her dönemin getirisi ∆ işaretli satırlarda fiyat değişimine göre gösterilmiştir. t+5 anında 200,00 olan fiyat alış maliyetine göre yüzde 100’lük bir artış demektir. CAGR ile hesapladığım değerse bileşik yıllık büyüme oranıdır ve yüzde 14,87 olmuştur. Yani hisse senedine yatırım yapan bir kişi bazı dönemler kâr bazı dönemler zarar etmiş olsa bile 5 yıl sonunda her yıl için ortalama yüzde 15’e yakın getiri elde etmiştir şeklinde düşünülebilir.

Şekil 1: Hisse ve döviz portföylerine ilişkin bilgilerle enflasyondaki değişim.
Nominal ve Reel Getiriler


Bir de Portföy 2 yatırımcısının ne yaptığına bakalım. Aslında yabancı para birimi bir yatırım aracı değildir, bunu tahvil ya da yabancı borsada değerlendirerek elde edilen getirileri kıyaslamak gerekir, ancak dediğim gibi basit bir şekilde açıklayacağım. Başlangıç döneminde 7,0000 kuru üzerinden anaparasının tamamını dövize yönlendiren yatırımcı 142.857 birimlik yabancı para satın almıştır. 5 dönem boyunca hiçbir işlem yapmayan portföy sahibi dönem sonunda 20,000 kuru üzerinden tekrar ulusal paraya dönmüştür (142.857 x 20.000 = 1.857.143). Anapara 1.000.000 ve yüzde 185,71’lik getiri karşılığı toplam 2.857.143 birim etmektedir. Portföy 2’nin bileşik yıllık getiri oranı yüzde 23,36 ile çok daha yüksektir.

Son olarak kırmızı renkle gösterdiğim enflasyon endeksi üzerinden hesaplanan değişim oranları yer almaktadır. Başlangıç döneminde sıfır kabul ettiğim enflasyon 5 dönem sonunda yüzde 21,95 seviyesine yükselmiştir. Toplamda da yüzde 166,67’lik bir değişim anlamına gelen ulusal paranın iç değer kaybı aslında yatırımları da doğrudan etkilemektedir. Aynı miktar parayla artık aynı maldan daha az miktarda alınabilmektedir. Başka bir deyişle hisse senetlerinde yüzde 100 getiri elde ettiğini düşünen yatırımcı reel anlamda zarardadır, kazanç yapmak bir yana birikimlerinin ancak küçük bir kısmını mutlak erimeden kurtarabilmiştir.


Şekil 2’de buraya kadar anlatılanları grafik üzerinde gösterdim. Hisse senedinden oluşan Portföy 1’i mavi çizgiyle; döviz şeklinde tutulan anaparayı ise yeşil çizgiyle yansıttım. Arka plandaki kırmızı alan ise yatırımcının ilk başta geçmesi değişken olan enflasyondur. Nominal getiri yüksek olsa da eğer enflasyonun altında kalıyorsa ortada kâr değil, zarar vardır. Yapılan yatırım kaynak israfı ya da alternatifler arasında yanlış seçimdir.

Şekil 2: Hisse ve döviz portföylerine ilişkin dönemsel getiriler ve enflasyon



Grafiği detaylı incelersek;

t anında üç değişken sıfırdır.

t+1 döneminde hisse senetleri %15,00; döviz kuru %8,57 değer kazanırken enflasyon %6,67’dir. Başka bir deyişle her iki portföyde pozitif getiri üretmiş, hisse yatırımcısı iki kat daha iyi bir performans kaydetmiştir. Enflasyonda artış beklentisi şirketlerin fiyat artışı yapacağı düşüncesiyle satış gelirleri yüksek gelmekte hisselere talep artmaktadır.

t+2 döneminde işler biraz karışmaktadır. Hisse %21,74; döviz %18,42 ve enflasyon %25’tir. Yani iki portföyde reel getiri üretememiştir. Hissede kalmış olan yatırımcı yine de dövize göre daha iyidir. Şirketlerin bilançoları büyümektedir ve fiyat artışları kârları yükseltmektedir. Ancak artan maliyetler kârlılığı olumsuz etkilediği için ivme kaybı yaşanmaktadır. Mavi eğri zayıflarken yeşil eğrinin eğimi artmaktadır.

t+3 döneminde döviz daha yüksek performansa sahiptir. Hisse %14,29; döviz %38,89 ve enflasyon %30’dur. Enflasyon şirketlerin kâr marjını vurmuş, fiyatlama gücünün sınırlarına gelinmiştir. Dolayısıyla hisselerde satış, enflasyon artışı karşısında yabancı paraya talep vardır ki bu da döviz kurunu yükseltmektedir.

t+4 döneminde döviz pozitif, hisseler negatif reel getiri sağlamıştır. Hisse %9,38; döviz %36,00 ve enflasyon %26,15’tir. Enflasyonun düşüşe geçmesi hissedilse de şirketlerin kârlılığı ve talep en dar dönemdedir. Dolayısıyla ayrışma net hissedilmektedir.

t+5 döneminde enflasyon şoku atlatılmaktadır. Hisse %14,29; döviz %17,65 ve enflasyon %21,95’tir. Döviz kurunun yüksekten uçuşu sonlanmakta ve normal bir patikaya geçilmektedir. Hisse senetleri ise toparlanmakta ve iki portföy yakınsamaktadır. Ancak her iki portföyün reel getirisi de negatiftir.

Şekil 3: Nominal ve Reel Getiriler


Son olarak başlangıç dönemiyle beşinci dönem sonundaki verileri getiriler açısından Şekil 3’teki gibi karşılaştırdım. Fiyatı 100,00 birimden 200,00 birime çıkan hisse Portföy 1 için yüzde 100’lük bir değer artışı getirmiştir. Bu artış nominal getiri olarak adlandırılmaktadır. Portföy 2 yatırımcısı ise kurun 7,0000’den 20,0000’ye çıkmasıyla yüzde 185,71’lik bir getiri elde etmiştir. Söz konusu dönemde enflasyon yüzde 166,67 şeklinde gerçekleşmiştir.

Grafikte ayrıca, reel getiri için enflasyondan arındırma işlemi de gerçekleştirdim. Görüldüğü gibi hisse senedi yatırımcısı parasını ikiye katlamış olsa da enflasyon karşısında aslında yüzde 66,67 zarardadır. Yatırımcının satın alma gücü erimiş, hisse senedi yatırımının getirisi en azından bir miktar koruma sağlamıştır. Zaten enflasyon dönemlerinde altın, gayrimenkul, sanat eseri, saat gibi araçların seçilmesinin ardında yatan gerekçe de budur. Miktarı sınırlı, fiziki araçların getirisi enflasyon dönemlerinde koruma sağlamaktadır. Enflasyon nedeniyle ulusal parasını yabancı parayla değiştiren Portföy 2 ise dönem sonunda yüzde 19,05’lik reel bir getiri elde etmeyi başarmıştır.

Daha kapsamlı bir analiz için söz konusu yabancı para biriminin ait olduğu ülkedeki enflasyon oranının da bu değerden çıkarılması gerekmektedir. Hatta daha önce belirttiğim gibi yabancı para yatırım aracı değildir. Dolayısıyla bu para üzerinden tahvil ya da hisse senedi yatırımıyla elde edilecek getirileri de dikkate almak gerekir. Ancak basitlik açsından bunların ikisini de sıfır kabul ettim.

Benzer konulardaki daha önceki yazılarım için:

Enflasyon Dinamikleri Üzerine
ŞİŞECAM Değerlemesi 2022/q2
Altın Yatırımı Kazandırdı mı?

Sonuç


Piyasada fiyatların nerede oluşacağı önceden bilinemez ve bu analizdeki hisse, döviz, enflasyon değerleri farkları göstermek için rassal olarak belirlenmiştir. Hissenin yüksek, dövizin düşük getiri sağlayacağı durumlar da olabilir. Önemli olan, tüm bu belirsizlikler altında yatırım yaparken çeşitli makroekonomik veriler yanında şirket performansını inceleyerek bir karara ulaşmaktır. Elde etmeyi düşündüğümüz kârı bazen en yüksek seviyeye çıkarmak amaçken bazen de risklerin yüksek olduğu ortamda zararlarımızı en düşük seviyedede tutabilmek en büyük başarıdır. Bu yazıda göstermeye çalıştığım şey bir makroekonomik değişkendeki şokun portföy tercihlerini nasıl etkileyebileceği, yatırımcıların nominal getiri yanılgısına kapılmaması gerektiği ve hatta mümkünse beş farklı dönemde aktarmaya çalıştığım dinamikleri izleyerek doğru zamanlardaki geçişlerle değişken portföy yönetimini sağlayabilmeleridir. En azından kendi adıma ben bunu yapmaya çalışıyorum ve şimdiye kadar da bu esnek ve rasyonel eylemlerin sadece faydasını gördüm.

Son bir not da daha yüksek fiyattan almak üzerine. Paranın zaman ve alternatif maliyeti vardır. Şekil 2’de görüldüğü gibi bir düşünce varsa hisse senetlerinden döviz ya da farklı piyasalara geçerek riskler azaltılabilir. Koşullar düzeldiğindeyse daha yüksek bir fiyattan da olsa alım yapılabilir. Hatta döviz kurundaki değer artışı, ulusal para üzerinden hisselerin getirisinden yüksekse bu süreçte dışarda kalmakla ilave bir kâr bile yazılabilir ki bunu da başka bir yazıda aktarayım.


Başarılar dilerim.

Ergun UNUTMAZ, 27.04.2023


Bu çalışma; kamuya açık kaynaklardan, tarafsızlık ilkesi çerçevesinde, kaynak gösterdiğim grafik ve öğeler haricinde diğer tüm tablo ve grafikler şirketler tarafından açıklanan finansal tablo verilerinin derlenmesiyle Ergun Unutmaz tarafından hazırlanmıştır.

Kişisel bir özet ve bilgi seti oluşturmak amacıyla oluşturduğum bu özet, hiçbir şekilde para ve sermaye piyasalarında alım satım işlemleri gerçekleştirenler için bir yatırım ya da alım satım tavsiyesi veya danışmanlık hizmeti teşkil etmemektedir. Bu tür kararlar için yetkili temsilcinize danışmanızı ya da kendi sorumluluğunuzda hareket etmenizi öneririm.

Saygılarımla

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *