Piyasa Analizleri 23 03
Mart 2023
Küresel portföy yönetimi işimin bir parçası olarak geniş bir veri setini inceliyor ve seçmiş olduğum piyasalardaki gelişmeleri yakından takip etmeye gayret gösteriyorum. Ay sonu kapanış verileri üzerinden oluşan son durumu da grafiklere yansıtarak bunlardan bazılarını paylaşıyorum. Bugünkü yazıda Mart ayı sonu itibarıyla seçmiş olduğum hisse senedi endeksleri, döviz kurları ve bono-tahvil gibi araçlardaki değişimlere bakacağız.
Enflasyon verilerinde gerilemeler olsa da çekirdek enflasyonun yapışkan seyri fiyatlamalarda etkili oluyor. Bunun yanında Mart ayında ABD tarafında başlayan bankacılık sorunları mini bir krize dönüşerek piyasalarda panik ortamı oluşturdu. Bu vesileyle riskli görülen bankalardan mevduat çıkışı yanında hisse senetleri piyasasında da satışlar gördük. Bankacılık üzerine temel kavramlar ve değerleme açısından bağlantıdaki akış henüz okumadıysanız faydalı olabilir.
Bu gelişmeler karşısında hükümet yetkilileri ve merkez bankaları doğal olarak ve ivedilikle gerek likidite gerekse de güven ortamının tesisi için adımlar attılar. Tabi bu noktada merkez bankalarının finansal istikrar ile enflasyon hedeflerinin çelişebileceği düşüncesi risk primini ve yatırımcıların işlem tarzını da belirliyor.
Bunun şirketler açısından kârlılık bakımından önemi tartışmasız, ancak finansal koşullardaki daralma, likidite ihtiyacı ve olası temerrüt durumları kârdan önce hayatta kalma mücadelesine dönüşebiliyor. Hatta temel verileri sağlam şirketlerin bile panik satış dalgasında nasıl ayrım gözetmeden düşüş gösterdiği bu konuda güzel bir örnek. Bu yazı kapsamda şirketlere kısmına geçmeden gelin önce Mart ayında borsalarda neler yaşandığını inceleyelim.
1 – Seçilmiş Borsa Endekslerinin Performansı
Bu çalışmada dört farklı ülkeden altı farklı endekse ilişkin notlarımı bulacaksınız. Amerika Birleşik Devletleri tarafında S&P 500 (SPX), Nasdaq (IXIC) ve Dow Jones Industrial Average (DJI); Japonya için Nikkei 225 (NI225); Almanya için DAX (DAX) ve Türkiye için de BIST 100 (XU100) Endekslerini izliyorum.
Bu endekslerin performansını aylık yüzde getiriler yanında 31 Aralık 2019 tarihli kapanışları 100 olarak aldığım baz dönemi üzerinden yürütüyor; Covid-19 ve Ukrayna’daki savaş gibi olayların olmadığı bir döneme göre piyasaların bugün bulunduğu seviyeyi görmek için bu tür bir hesaplama kullanıyorum.
Grafik 1’in sol tarafında geçen 2 yılın performansı, devamında da aylık durum yer almaktadır. Grafiğin büyük bir bölümünde BIST 100 Endeksinin diğer tüm endeksleri geçen performansı dikkat çekicidir. 31 Aralık 2019 kapanışa göre BIST Endeksi Mart ayı sonunda 3 kat (yüzde 319,41) getiri sağlamış görünürken diğer endeksler yüzde 16 ila 36 arasında kazanç sağlamıştır.
Oysa söz konusu endekslerin hepsi ABD doları bazında değildir ve döviz kuru farklılıkları fiyatlara yansımamıştır. Bu da getirilerin yanıltıcı olmasına yol açmaktadır ve bu etkiyi ayrıştırmak gerekir:
Grafik 2’de bu soruna yönelik olarak uyguladığım dönüşüm sonrası durum görülmektedir. ABD dışındaki piyasaların para birimini endekslerle aynı tarihlerdeki dolar kuru üzerinden dönüştürerek baz dönem üzerinden verileri tekrar hesapladım.
En çarpıcı sonuç; BIST Endeksi tüm dönemlerde en çok kazandıran borsa değildir. 2022 Eylül sonrasında en alttan en yukarı doğru çıkan seyir ise dikkat çekiçidir. Mart ayı sonunda getiri yüzde 30,41’dir. Diğer endekslerse yüzde 16 ila 36 arasında kazanç sağlamıştır. Referans noktasının altında kalan tek endeks, yaklaşık yüzde 3’lük kayıpla Nikkei 225’tir.
Döviz kurları peki bu değişimde nasıl bir rol oynamıştır? BIST’in sunduğu yüzde 319,41’lık kazanç gerçek değil midir? Kazanç gerçek olduğuna göre yanılsama nerededir?
Yanılsama, Türk lirasının ABD doları karşısındaki değer kaybının bu getirinin büyük kısmını geri almasındadır. Grafik 3’te aynı baz dönem üzerinden seçilmiş döviz kurlarının performansını gösterdim. Dolayısıyla yurt dışı piyasalara yatırım yapıyorsanız döviz kuru riskini de hesaplamalarınıza katmanız şarttır!
Grafik 4’de ise baz yılını kenara koyarak sadece dolar bazında bir dönüşümle, seçilmiş endekslerin Mart ayı getirilerini inceledim.
BIST 100 Endeksi dolar bazında yüzde 9,32’lik bir zararla ayı kapatmıştır. Diğer tüm endekslerin yüzde 1,9 ila yüzde 6,7 arası getiri sağladığı ortamda BIST negatif ayrışmıştır. En iyi performans, yüzde 6,69 ile teknoloji yoğun Nasdaq Endeksine (IXIC) aittir. DAX Endeksi yüzde 4,31’lik getiriyle ikinci sıradadır.
Enflasyon faktörünü de grafiklerimize yansıtarak toparlayalım:
Grafik 5’te ABD tarafındaki aylık getirilere S&P 500 (beyaz sütunlar), Nasdaq (lila) ve DJI (mor) için; tüketici fiyatlarındaki değişimeyse manşet (beyaz) ve çekirdek enflasyonda (mavi) bir önceki yılın aynı ayına göre değişimlerle yer verdim.
Enflasyon şirketlerin kâr marjını eriten, genel olarak kötü bir olgudur.
Grafik 6’daysa aynı yöntemi Almanya için uyguladım. Çekirdek enflasyon (mavi) yükselmeye devam etmekte ve yapışkan bir seyir izlemektedir. Manşet enflasyondaysa (beyaz) enerji fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle azalma eğilimi görülmektedir.
DAX endeksi (kırmızı) Mart ayında sağladığı yüzde 4,31’lik getiriyle iyi bir performans sergilemiştir.
Grafik 7’deyse Türkiye’deki durumu yansıttım. Gerek manşet (beyaz) gerekse çekirdek (mavi) enflasyon için TÜİK’in açıkladığı veriler karşılaştırılamayacak kadar yüksektir. Uluslararası karşılaştırmayı bir kenara koysak bile, hisse senedi portföyü getirilerinin bu oranları ciddi anlamda aşması gerekir ki reel bir kazanç üretilebilmiş olsun.
Mart ayında BIST Endeksi yüzde 9,32 kayıp sağlarken yılın ilk çeyreği de yüzde Türk lirası bazında yüzde 12,56’lık bir zarar göstermektedir. ABD doları bazında ilk üç aylık zarar ise yüzde 15,04’tür.
Grafik 8’de Türk lirasının ABD dolarına karşı değişimini sarı renkle ve sağ eksende; BIST 100 Endeksinin ay sonu kapanışlarıyla seyrini ise turkuaz renkle ve sol eksende gösterdim.
Enflasyonun üzerinde, reel getiri elde etmek yanında, eğer yurt dışından Türkiye’ye yatırım yapıyorsanız kur riskine karşı da bir yönetim stratejisi izlemeniz gerekmektedir. Bu ihtiyaç, diğer yabancı piyasalar için de benzer şekilde geçerlidir.
2 – Hazine Bonosu ve Devlet Tahvillerinin Performansı
Buraya kadar seçilmiş endekslerin getirilerine, baz yılı üzerinden performanslarına ve dolar bazında dönüşümle karşılaştırmalı kazançlara odaklandık. Bu kapsamda enflasyon verilerini de dikkate alarak reel kazançlar açısından iyi bir yönetimin unsurlarını inceledik.
Şimdi de bono ve tahvil piyasası açısından ABD, Almanya, İngiltere ve Türkiye açısından sırasıyla 3 aylık, 2 yıllık ve 10 yıllık menkul kıymetlerin getirilerine bakalım:
ABD ile başlarsak 3 aylık Hazine Bonosu getirisi (sarı) Mart sonunda yüzde 4,77’dir. 2 yıllık Devlet Tahvili yüzde 4,03 getiri sunarken (kırmızı), 10 yıllık tahvillerin getirisi (mavi) yüzde 3,47 seviyesindedir.
Yıllık enflasyonun (beyaz) ABD’de, Şubat ayı için yüzde 5,99 olduğunu grafikte ayrıca gösterdim.
Bu aşamada Grafik 10’da 10 yıllık tahvillerinin getiri farkını önce 3 aylık hazine bonusu (sarı) ardından da 2 yıllık devlet tahvili (mavi) açısından inceledim. Malum, resesyon için en çok başvurulan bu araçta görünüm iç açıcı değil.
Gri sütunlar ise 3 aylık hazine bonosunun sonraki üç ayın (aylık) enflasyon verisinden arındırılmış hâlini göstermektedir. Bir anlamda kısa vade için reel getiri olarak düşünebileceğimiz bu veri, artan faiz oranlarının negatif getiriden pozitif bir tabloya dönüştüğüne işaret etmektedir.
Almanya için 3 aylık Hazine Bonosu getirisi (sarı) Mart sonunda yüzde 2,72’dir. 2 yıllık Devlet Tahvili (kırmızı) yüzde 2,68 getiri sunarken 10 yıllık tahvillerin (mavi) getirisi yüzde 2,28 seviyesindedir.
Enflasyonun yıllık olarak yüzde 8,68 seviyesinde olduğunu not ederek bono ve tahvil getirilerinin yükseliş eğiliminde olduğunu belirtmek isterim.
Grafik 12’deyse gri sütunlar yine 3 aylık hazine bonosunun sonraki üç ayın (aylık) enflasyon verisinden arındırılmış hâlini göstermektedir. Bu veri, pozitif alana daha yeni geçmiştir.
Getiri farkları ise resesyon riskinin arttığını gösterecek şekilde eksi alanda ilerlemektedir.
Bu kez İngiltere‘deyiz. Grafik 13’te getiriler şöyledir: 3 aylık Hazine Bonosu getirisi (sarı) Mart sonunda yüzde 4,11’dir. 2 yıllık Devlet Tahvili (kırmızı) yüzde 3,42 getiri sunarken 10 yıllık tahvillerin (mavi) getirisi yüzde 3,47 seviyesindedir.
Grafik 14’teyse İngiltere için reel getiri olarak düşünebileceğimiz veri, pozitif alana kuvvetli geçiş göstermektedir.
Getiri farkları ise resesyon riskinin arttığını belirtmekte ve eksi alanda ilerlemektedir.
Türkiye için 3 aylık Hazine Bonosu getirisi (sarı) Mart sonunda yüzde 10,64’tür. 2 yıllık Devlet Tahvili (kırmızı) yüzde 11,42 getiri sunarken 10 yıllık tahvillerin (mavi) getirisi yüzde 10,40 seviyesindedir.
Enflasyonun yıllık olarak yüzde 55,18 düzeyinde olduğunu not ederek bono ve tahvil getirilerinin finansal baskılama nedeniyle bulunduğu seviyenin yanıltıcı olabileceğini akılda tutmakta fayda vardır.
Bu nedenle getiri farkı ve reel getiri hesaplamalarını Grafik 16’da yorumsuz bir şekilde sunuyorum.
Başarılar ve iyi bir Nisan ayı dilerim.
Ergun UNUTMAZ, 01.04.2023
UYARI
Uzun vadeli portföyüme ek olarak döngüsel trendlere uygun olduğunu düşündüğüm orta vadeli ve alım-satıma yönelik olarak da kısa vadeli işlem, öngörüler ve yorumlar sadece kendime notlar olup herkes için uygun değildir. Buradaki fikirler tamamen kendi portföy maliyet yapıma ve risk-getiri beklentilerime göre şekillenmektedir. Yatırım kararlarınız için lütfen yetkili yatırım danışmanınıza başvurun ya da kendi durumunuza uygun tercihlerde bulunun.
Yatırım işi ciddi bir altyapı, birikim ve tecrübe gerektirmekte olup piyasalardaki değerler önceden bilinemez.