The World Ahead 2022
The Economist
Uzun bir süredir takip ettiğim ve son iki senedir blog yazılarımda yorumlarımı yayımladığım The Economist dergisinin 2022 yılı özel sayısı 09 Kasım tarihinde çevirim içi olarak okuyucularla buluştu. Ben biraz daha klasik bir okuma alışkanlığı ile 18 Kasım tarihinde satışa çıkacak olan fiziki dergi formatı için siparişimi vermiştim ve kısa sürede kargo elime geçti.
Yeni sayının tanıtımına geçmeden önce geçmiş sayının performans değerlendirmesini yapmak isterseniz, önceki yazılarıma bakabilirsiniz:
The World in 2020 ve The World in 2021.
Bu yazıya ilişkin ilave içeriğin de bulunduğu video içinse bağlantıyı kullanabilirsiniz.
2022 yılı için incelememi de önceki yazılarıma benzer şekilde üç bölümlük bir seri şeklinde sürdüreceğim. İlk bölüm, “içindekiler” şeklinde bir nevi özet gibi olacak ve ikinci bölümde “genel değerlendirmem ve kapak yorumları” bulunacak. Üçüncü ve son bölümü ise “dikkat çeken başlıklar ve önemli olduğunu düşündüğüm gelişmeler“e ayırdım.
Arkasında bu kadar araştırma, analiz ve röportajlar yatan bir çalışmayı sadece kapak resmi ile yorumlayan, İngilizce bilgisi bir kenara makaleleri dahi okumadan yorum yapanların gördüğü ilgiyi tebessüm ve takdirle karşılıyorum. Bu yorumları dinlemesi eğlenceli olsa da bu yorumlara kahve falından öte bir anlam yüklenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Benim buradaki analizim ve kendi görüşlerim de elbette yatırım kararları için bir temel teşkil etmez. The Economist’in bilgi ve analizlere dayanan bu çalışması bazen komplo teorisi sınırlarında olsa da incelemeye değer buluyorum. Sizlere de keyifli okumalar ve şimdiden iyi bir 2022 yılı dilerim.
1 – İçindekiler
Gelelim 2022 yılında bizleri nelerin beklediğine:
Öncelikle The Economist dergisinde bu kez isim değişikliğine gidildiğini belirterek başlayalım. Şimdiye kadar The World in adıyla bilinen özel sayı artık The World Ahead olarak isimlendirilmiştir. İleriye doğru bir bakış açısıyla kaleme alınan yazılar için bu ifade daha yerinde olmuş.
Editör Tom Standage‘ın girişi yazısına kısaca değinerek hemen başlayalım. 2021 yılında bütünsel salgın bakımından başarı elde edilmiş olsa da değişen dünya düzeni ve krizin etkileriyle şekillenen yeni yapı hâlâ net değildir. 2022 yılını oluşturan dört rakamın üçünün “2” olduğu göz önüne alınınca öne çıkan on temanın da aslında ikilemleri yansıtması pek şaşırtıcı değil.
1 – Demokrasi, otokrasiye karşı: Bir süredir karşılaştırılan ABD ve Çin şeklindeki rekabet ve küresel liderlik hedefleri politik sistemler açısından da bir kıyas noktası hâline geldi. Çin Komünist Partisinin kongresi ve güçlenen otokrasiye karşı ABD tarafında Biden’ın liderliğini yapmaya çalıştığı demokrasi bayrağı altında özgür bir dünya düzeni iki kutubu oluşturuyor. Tabi bu iki kutup arasında tercihte bulunan ülkeleri burada saymaya gerek yok sanırım. 2022’de bu süreç daha keskin bir tarz alabilir.
2 – Bütünsel salgın, salgına karşı: Bütünsel salgın ifadesini salgından ayırmak için Türk Dil Kurumuna yazı yazmak da dâhil farkındalık yaratmak için elimden geleni yaptım, ancak yabancı kelimeler ve kolaycılık daha yaygın bir yaklaşım olduğu için bu çabalar maalesef pek işe yaramadı. Dergide de “pandemic v epidemic” başlığını görünce bu konuya bir kere daha değinmeden geçmek istemedim. Haplar, yeni tedavi yöntemleri ve değişime uğrayan virüse karşı geliştirilecek aşılarla geçecek bir yıl bizi bekliyor.
3 – Enflasyon endişeleri: 2019 sonunda başlayan “durgunluğa mı gidiyoruz” kaygısı bir yıl geçmeden “enflasyon mu yaşayacağız” şekline dönüşmüş, ardından da darboğazlar yaşanınca “stagflasyon da olabilir mi acaba” soruları sorulmaya başlanmıştı. Bu olgu Birleşik Krallık için hâlâ ciddi bir tehdit. Küresel olaraksa tedarik zincirinde yaşanan sorunlar, çip krizi ve enerji fiyatlarındaki yüksek artışlar neredeyse tüm ürün ve hizmetlerde fiyatları 2021’de yukarı çekti. Merkez bankaları enflasyonun “geçici” olduğunu söylese de herkesin buna inanmadığı ortada. Hatta son konuşmasında Jerome Powell dahi bu kelimeyi emekliye ayırdı. Dolayısıyla 2022’de muhtemelen enflasyonla mücadele ön planda olacak.
4 – İş hayatının geleceği: Evden çalışmak fikri ilk başta sorunlu görülse de büyük bir çoğunluk bu duruma alıştı ve geniş bir kitle artık iş yerine dönmektense evden çalışmayı istiyor. Bu durum şehrin merkezinde, gösterişli plazalara yüksek iş yeri kirası ödeyen şirketlerin de işine geliyor açıkçası. Hatta bazı sektörlerde artan verimlilik maliyetin bile önüne geçebiliyor. Bu yüzden bir orta yol bulunacağını düşünüyorum.
5 – Teknoloji şirketlerine yeni bir darbe: Yıllardır Avrupa’da ve Amerika’da teknoloji şirketleri üzerinde bir güç oluşturabilmek için büyük çaba harcandı, ama bunların hiçbiri şirketlerin büyümesinin ve devasa kârlarının önüne geçemedi. Şimdi ise Çin bu konuda liderliği almış görünüyor. Xi’nin yaklaşımının tüm endüstriyi krize mi sokacağı yoksa inovasyon mu sağlayacağı merak konusu.
6 – Kripto dünyası büyüyor: Tüm bozucu teknolojiler gibi kripto paralar da düzenleyicilerden payına düşeni almıştır. Merkez bankaları da artık kendi merkezi, dijital paralarını piyasaya sürmenin arifesindeler. Geleceğin finans dünyası için kıyasıya bir savaş sürerken biz bireysel yatırımcılar da aslında kurumsal yatırımcılar ve ülkelerin politikaları arasında yön bulmaya çalışıyoruz. Merkezi olmayan finans (De-Fi), blok zincir teknolojisi ve geleneksel şirketlerle merkez bankaları arasındaki mücadele 2022’de de muhtemelen şiddetlenerek ilerleyecektir.
7 – İklim krizi: Orman yangınları, sıcak hava dalgası, küresel ısınmanın yıkıcı etkileri ve sellerin sıklığı artarak devam edecek gibi görünüyor. Siyasi sorumluluk sahibi yöneticilerinse bu konuda görevlerini yerine getirmeleri ve sorumluluklarını olaylar yaşanmadan, önlem alarak yerine getirmeleri beklenmektedir. Dahası, Batı ve Çin artık ortak bir zeminde anlaşarak karbondioksit ve diğer zehirli gazların salınımı konusunda anlaşmalıdır. Bunun tam da rekabetin kızıştığı bir ortama denk gelmesi ise biraz düşündürücü tabi. Yine de son COP26 bence bir ümit ışığı olduğunu gösterdi.
8 – Seyahat sorunları: Aşılanma oranı arttıkça ekonomiler de tekrar açılıyor ve bu hareketlilik gerek tatil gerekse de iş bağlantılı seyahatleri de olumlu şekilde etkiliyor. Bunun yanında artık iş toplantısı, eğitim ve gezilerin zoom benzeri dijital platformlara taşındığı düşünülürse burada ciddi bir talep değişikliği ortaya çıkacaktır. Bazı ülkelerin sıfır virüs ısrarı ise tatil amaçlı seyahatler önünde engel olmaya devam edecektir. Doğal olarak ilk akla gelen sektörün hava yolları, turizm, eğlence ve seyahat ilişkili alanlar olduğunu söyleyebilirim. Yani yine “al-unut” tarzı bir strateji yerine “yakından izle” şeklinde bir eylem planı gerekecek.
9 – Uzay yarışı: 2021 yılında bence çok zor dediğim uzay seyahatlerinde muazzam başarılar elde edildi. Dolayısı ile bu kez daha temkinli konuşmaktan yanayım ve görünen o ki sıraya girenler ve bu projelere milyonlarca dolar kaynak aktaranlar seslerini haklı olarak 2022’de biraz daha yükseltecek gibi. Kim bilir, önümüzdeki aylarda biz de Hollywood filmleri yerine bu projeleri seyrederiz.
10 – Siyasi futbol: 2020’den sarkan organizasyonları 2021’de takip ettik ve 2022’de Katar’da gerçekleştirilecek olan Futbol Dünya Kupası ve Çin, Pekin’deki Kış Olimpiyatları yine ilgi ve tartışma konusu olacak. Sponsorlar, toplumsal eleştiriler bir arada düşünülünce yine zorlu bir gündem bizleri bekliyor olacak.
Son olarak aşı konusunda daha önce yıllar süren çalışmaların ortak veri tabanı, bilgi paylaşımı, büyük mail destekler ve birlikte hareket etme sonucunda nasıl bir gecede sonuç verebildiğinin görülmesi muhtemelen acaba başka hangi alanlarda bu yöntemi kullanabiliriz sorusunu akla getirmektedir. Bu konuda yanlış anlaşılan nokta, bir gece de aşının bulunması düşüncesidir. Bina, tesis, teçhizattan bilim insanlarının yetiştirilmesine, deneylere ve projelere ayrılan milyonlarca dolarlık kaynakları unutmamak lazım. Dahası, üretim tesisleri, dağıtım ağları ve güvenli bir şekilde deneyleri yürütebilmek için başarısı ispatlanmış bir birikim, kapasite ve büyük bir tecrübe bulunmalı. Ondan sonra bu şirketler ayrı ayrı rekabet edeceğine virüsün yapısına ilişkin kodlamanın bulunup diğer üreticilerle paylaşılması ile etkin ve hızlı bir üretim gerçekleştirilebilir. Zaten üzerinde düşünülmesi gereken de budur.
Bir sonraki bölümde burada yer alan başlıkları biraz daha derinlemesine işler ve detaylardan çıkarabileceğimiz fikirlerle 2022’de nasıl bir hareket tarzı izleyebileceğimize dair daha iyi kararlar oluşturabiliriz.
Ergun UNUTMAZ, 04.12.2021
NOT: Bu yazı benim kişisel görüşlerimi de içermekte olup bir çeviri ya da özet değildir. Derginin aslına ve detaylı bilgilere The Economist dergisinin internet sitesi üzerinden de ulaşabilirsiniz.
2 – Genel Değerlendirmem ve Kapak Yorumları
YouTube kanalımda Thucydides Tuzağı üzerine biraz konuşmuş ve 2022 yılının temalar değişse de ABD – Çin ekseninde geçeceğini belirtmiştim. Orada bahsettiğim Graham Allison’ın makalesi yanında Edmund Stewart’ın makalesi de yine oldukça doyurucu tarihi bilgiler içeriyor. Jeopolitik gelişmeler ve tarihi bağlamla ilgilenenlere bu yazıları öneririm. Dilerseniz biz tekrar dergiye dönelim. Bu yazıyı ve daha fazlasını Youtube kanalım üzerinden de takip edebilirsiniz.
Öncelikle dergide hacimsel olarak bir değişiklik yok, 146 sayfalık içeriği ile dergiden ziyade bir kitap olarak nitelendirilebilir. £9.99 fiyatı aynı olsa da Covid-19 sonrası yüzde 12’ye yakın bir artış gösteren taşımacılık fiyatlarıyla birlikte £23.26‘lık bir maliyet biraz yüksek olsa de özel bir sayı için bunu normal karşılıyorum. Kapak ve dergi için kullanılan kâğıt kalitesindeki düşüşte bir düzelme olmasa da yetkililerin yapmış olduğum geri bildirime verdikleri yanıtı olumlu buldum, umarım tekrar eski seviyeye çıkarlar.
Derginin belki de en çok ilgi çeken yanı olan kapak tasarımı ise bu kez hem çok basit hem de yoruma açık olduğu için biraz karmaşık. Bence oldukça başarılı bir fikir. Tasarımı ile herkesi komplo teorileri üretmeye teşvik eden, inceleyenlerin farklı yorumlar ve düşünceler üretmesine olanak sağlayan derinlik bu kez yakalanmış. 2020 yılındaki kapak ile birlikte düşünürsek yine ileri görüşlü olanların hedeflerine ulaşacakları bir yıl bizleri bekliyor. Bir hedef tahtası ve bu hedef tahtasına odaklanmış bir keskin nişancının dürbününden gördüklerimizi yorumlamaya başlayalım.
Hemen merkeze bakarsak 2×3 şeklinde bir matris ile 2021 – 2022 – 2023 yıllarının iki sıra şeklinde sunulduğunu görebiliriz ve tam on iki şeklinde ifade edilen hedef olarak da 2022 yılı koyu karakterle vurgulanmış. Dolayısı ile 2021 yılı nasıl “rinse and repeat” yani belirli bir sıra izleyen şeylerin tekrar etmesi şeklinde geçtiyse 2022’de de virüse karşı öğrenilmiş oyun planının devam edebileceğini düşünüyorum. Ancak bir noktada iş bütünsel salgından salgın düzeyine geçince ki bu da doğrudan aşılama ve tedavi süreciyle ilgilidir, o zaman oyun plan değişecektir. Hatta aynı düşünceyle merkezdeki 2023 değerinin bu konudaki belirsizliğe bir atıf olduğunu da düşünüyorum.
Hedef tahtasındaki simetri dikkatinizi çekmiştir. Ufuk çizgisinden ikiye katladığımızda 4 dilimin her iki eksende de benzer, ama detayda farklı içeriklerle sunulduğunu görüyoruz. Bunlar ABD ve Biden’a karşı Çin ve Xi Jinping; Aşı, Teknoloji ve Uzay; Laboratuvar testleri ve Tedavi; Çip, Virüs ve Rüzgar enerjisi şeklinde sayılabilir. Bunlar temel başlıklar ve dairedeki dilimleri ifade eden ana görseller, ancak yazının devamında ve YouTube kanalımdaki ikinci bölümde buradaki yorumlara ek olarak bazı unsurlara daha yakından değineceğim. Saat yönünde bu dilimleri şu şekilde de sıralayabiliriz.
1 – Aşı, Teknoloji ve Uzay
2 – Çin ve Xi Jinping
3 – Çip, Virüs ve Rüzgar enerjisi
4 – Laboratuvar Testleri ve Tedavi
5 – Aşı, Teknoloji ve Uzay
6 – ABD ve Joe Biden
7 – Çip, Virüs ve Rüzgar Enerjisi
8 – Laboratuvar testleri ve Tedavi
Tabi bunlar en azından bana göre açık şekilde görünen unsurlar. Bir de bunların dışında bazen biraz zorlama yorumlarla bazen de verilerle desteklendiğini düşündüğüm diğer unsurlar var ki bunları da ikinci bir sekiz olarak aşağıda belirttim. Görünen ve herkesin bilgisiyle yorumlayacağı konulardansa bence bu ikinci kategori fark yaratacak alandır. Dolayısı ile burada detaya girmeden öne çıktığını düşündüğüm temaları not etmek istedim.
9 – Bitcoin
10 – Diğer kripto paralar
11 – İlaç
12 – Ekonomi
13 – Finansal Piyasalar
14 – Şirketler ve Kârlılık
15 – Teşvikler ve Borç Sorunu
16 – Büyüme, Enflasyon, İşsizlik
İklim değişikliği ve enerji politikası tüm ülkeler için artık çok daha önemlidir. Bu, sermaye hareketlerini çevreye duyarlı yatırım ve üretim sloganıyla çekmekten çok daha öte bir hâl almıştır. Kaynakların kıtlığı yanında yüksek talep ve arz sorunları bir araya geldiğinide maliyetlerdeki net yıkıcı etkiyi birlikte gördük. Sürdürülebilir ve istikrarlı bir üretim için şirketler ve ülkeler mutlaka alternatif enerji kaynaklarına yönelmek durumundadır. Tabi durum böyle olunca jeopolitik sıkıntıların ve bölgesel gerilimlerin giderek artacağını düşünüyorum.
Bütünsel salgın konusuna gelirsek de bunun ortadan kalkmayacağını ve en iyi ihtimalde bile önce salgın seviyesine düşeceğini ardından da tedavisi bulunmuş olan bir hastalık olarak yerini alacağını belirtmek gerekir. Dolayısıyla da 2022’de aşılanma oranının ve hijyen koşullarının düşük, temas ve yoğunluğun yüksek olduğu yerlerin risk altında olduğunu söylemek için kahin olmaya da gerek yok. İşin diğer bir boyutu ise tarih boyunca salgın dönemlerini izleyen yıllarda siyasi kargaşaların arttığı yönündeki sonuçlardır.
Ekonomi cephesinde ise artık büyümeyi engelleme pahasına enflasyonla mücadele için faiz artışına gidileceği, tabi bundan önce teşvikleri ve varlık alımlarını azaltma politikaları izleneceği görüşündeyim. 2021 yılında merkez bankaları başta olmak üzere büyük bir çoğunluk enflasyonun yükselmesine ve büyümenin yavaşlamasına sebep olan faktörlerin geçici olduğunu iddia ediyordu. Tedarik zincirindeki sorunlarınsa kolayca aşılacağı, enerji fiyatlarındaki ciddi yükselişin eski seviyelerine döneceği ve iş gücüne katılım oranının tekrar artacağı düşünülüyordu. Ancak gördük ki bunların hiçbiri söylenildiği gibi olmadı. Benim gibi bu konuda çok önceden ayrışanlarsa çılgın getiriler yerine sadece yüksek getirilerle yetinmek zorunda kaldı. Çünkü piyasaların “TINA” (başka alternatif yok) şeklinde daha önce açıkladığım ruh hâli ve her olumsuz haberin iki gün kalıp “buy the dip” (düşük fiyattan topla) stratejisine dönüşmesini finansal olarak sağlıklı bulmuyorum ve 2022’de benzer tartışmanın daha sıcak bir şekilde, ama bu kez gerçeklere dönüş biçiminde yaşanacağı kanısındayım.
Dijital Finans Dünyası 2022 yılında oldukça hareketli gelişmelere sahne olabilir. Aslında hâlihazırda girişimler başlamışken Covid-19 nedeniyle “daha bu işin 10 yılı var” şeklinde yapılan projeksiyonlar arşivde kalmış eski dosyalara dönüşmüş durumda. Temel olarak derginin vurguladığı dijital devrim üç önemli eğilimi kapsıyor. Bunlardan ilki tek bir çatı altında giderek genişleyen finansal hizmetler sunmak. Bakınız Metaverse. İkincisi ise finansın merkeziyetçi yapısını kırmak. De-Fi şeklinde merkezi olmayan finans adıyla bilinen olgu için sayfalar dolusu kaynak var. Kripto paralar, blok zincir teknolojisi ve tabi bu başlıkla ilişkili olarak NFT (non-fungible tokens) konusu da hızlanarak büyüyecek gibi. Üçüncü ve son unsursa merkez bankalarının da artık kendi dijital paraları konusunda somut adımlar atmaları. Bu gelişmelerin yanında yeni kurulan şirketler, batan ya da sahtekarlıkla kişilerin birikimlerini alan şirketler de görmemiz muhtemel. Elbette ki düzenleme ve denetimlerin artması yönünde taraftar ve karşıtların artması da şaşırtıcı olmayacaktır.
Derginin devamı ise bölgeler bazında gelişmelere ve 2022 yılında önemli olabilecek olaylara değiniliyor. Bunların hepsini burada özetlemek mümkün değil, ancak Britanya, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri kısmına bir iki not düşebiliriz:
Birleşik Krallık açısından Kraliçe Elizabeth II‘nin 70 yıl boyunca iktidarını sürdüren ilk kişi olması nedeniyle 6 Şubat tarihinde kutlamalar düzenlenecek. Kraliçe Nisan ayında 96 yaşına girecek ve Birleşik Krallık açısından kısa vadede görünüm pek parlak değil. Kutlama demişken BBC‘nin 100. yılını karşılayacak olması da yayıncılık konusundaki gelişmeler ve değişen rekabet koşulları açısından bu sayıda kendine yer bulmuş. Ancak asıl önemli konu BREXIT ve Covid-19 krizlerinden oldukça hırpalanmış olarak çıkan hükümetin durumudur. Borç yükündeki artış ve para politikasında enflasyonu önlemek için sıkılaştırılmaya gidilecek olması ekonomik büyüme üzerinde kuvvetle muhtemelen sıkıntı yaratacaktır. 2021 yılında talep cephesinin hızlı toparlanmasına karşın arzın buna ayak uyduramaması darboğazlara ve enflasyona neden olmuştu. Hizmetler sektörü ve iş gücüne katılım hâlâ sorunlu. Dolayısı ile Boris Johnson ve pound açısından da ufukta bence büyük umutlar yok.
Avrupa açısından da ilk bakışta tablo biraz karmaşık. Fransa‘da Başkanlık ve Parlemento seçimleriyle başlayalım. Eğer Macron iki turlu seçimde (10 ve 24 Nisan Nisan) ikinci kez başarılı olursa 20 yıl boyunca seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olacak ki ben burada ifade hatası olduğunu düşündüğüm için dergiye geri dönüş yaptım. Macron 2017 yılında seçilmişti ve görev süresi normalde 5 yıldır. Ocak 2022’de Fransa, Avrupa Birliği dönem başkanlığını da üstleneceği için Macron’un bu cephede de eli güçleneceği söylenebilir.
İtalya açısından da 2022 yılında bir seçim kesin ikincisi bahislere açık. 2 Şubat tarihinde görev süresi dolacak olan Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella‘nın yerine Mario Draghi‘nin geçebileceği söylentileri var. Çoğunluk ise Draghi’nin hâlihazırda yürütmekte olduğu Başbakanlık görevini sürdürmesinden yana. Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı, görevinde kalsa bile sonbaharda bir genel seçim kampanyası sürpriz olmayabilir.
Almanya‘da ise Olaf Scholz‘un Başbakan olarak görev yapacağı yeni bir dönem başlıyor. 60 yıldan fazladır Almanya’da iktidar iki parti koalisyonunundan fazlasını görmemişti ve tekrar üç parti ortaklığında bir yönetim oluştu. Endüstriyel ve dijital dönüşüm, modernleşme açısından iddialı hedefler ve büyük yatırımlar yanında sera gazı salınımının azaltılması ve bütçe yükününün düşürülmesi gibi zorlu ikilemlerin üstesinden nasıl gelineceği merak konusu.
Amerika Birleşik Devletleri açısından ilk dikkat çeken gelişme ara dönem seçimleri olacaktır. 2018 yılında ve sonrasında 2020 yılında gerçekleştirilen seçimlerde Demokratlar mavi dalga yakalayarak Cumhuriyetçilere karşı üstünlük sağlamıştı. Bu kez Cumhuriyetçilerin galip geleceği düşünülüyor. Temsilciler Meclisi ve Senato’da çoğunluğu sağlayamadan yeni büyük projeler gerçekleştirmekse çok zor. Tüm bunların üzerine ABD’nin 1989’de Berlin Duvarı’nın yıkılması ile uluslararası arenada kazandığı üstünlüğü 2007-2009 Finansal Krizi ile kaybettiği düşünülürse 20 yıllık bu dönemin ardından içeride kutuplaşmanın dışarıda ise rekabet ve uluslararası politika aktörlerinin gücünün çok değiştiğini belirterek bu bölümü de sonlandıralım.
Üçüncü ve son bölümde dikkat çeken diğer bazı başlıklara ve ilginç görünen gelişmelere bakarak bu özel sayıya ilişkin yorumlarımı toparlarım. Sizlere de şimdiden yeni yıl için planlarınızda başarılar dilerim.
Ergun UNUTMAZ, 14.12.2021
3 – Dikkat Çeken Başlıklar ve Önemli Gelişmeler
Bütünsel salgının etkileri çok çeşitli alanlarda ve oldukça çarpıcı bir şekilde yaşanmış olup birçok dönüşüm hızlı bir biçimde hayatımızı etkilemiştir. Bunlar arasında sağlık sorunlarından, ekonomik koşullara ve sosyal düzendeki değişimlerden eğitim, öğretim alışkanlıklarına kadar geniş bir yelpazede farklılaşmalar yer almaktadır. Dergide yer alan yoksulluk ve zenginlerin daha zengin olma süreci bunlardan biridir. IMF tahminlerine göre de maalesef makas giderek açılacaktır. Fakirlik çizgisi, orta gelirli grup ayrımı gibi tanımlamalar da büyük zarar görmüştür. Bazı işlerde teknolojinin, iş gücünün yerine ikamesi verimlilik arttırdığı için kalıcı olacak gibi görünmektedir. İş gücüne katılımda cinsiyetler açısından kadınların aleyhine olan farksa, bütünsel salgın kaynaklı kapanmalar/sınırlamalar ve dönüşüm yanında çocukların bakımı vb. sebeplerle daha da derinleşmektedir. Eğitim ve iş seyahatleri de benzer şeklide artık çevrim içi bir şekilde yürütülmeye devam edecek gibi görünmektedir.
Otokratik yönetim eğilimlerindeki artış ve demokratik, insan hakları ilkeleriyle bağdaşmayan eylemlerinin meydana gelmiş olması maalesef 2021 yılında yaşanan ve geçmişte kalmış olacak sayılı örneklerden fazlası gibi. 2022’de bu tür eğilimlerin artabileceği ve buna karşı olası tepkilerin de büyüyebileceği şeklinde bir düşünce paylaşılmış. Ülkelerin ve liderlerin bu anlamda birbirlerinin politikalarını kopyalayacağı da belirtiliyor.
Toplam Borç miktarının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH)’ye oranı zaten birçok ülke için yüksek ve Avrupa Birliği ülkelerinden bazıları için belirlenen sınırların üzerindeydi. Covid-19 sonrasında parasal ve mali genişlemenin etkisiyle devletlerin borçluluk oranları daha da yükselmiştir. Bunun genel olarak 2022’de önemli bir tartışma konusu olacağını düşünüyorum. Tabi bu konunun bir de şirketlerle ilgili boyutu var. Gerek hükümet destekleri gerekse de finansal piyasalardaki likidite bolluğu nedeniyle borçları çevirmek kolaydı. Önümüzdeki yıl hemen başlamasa da ilerde şirketler için finansmanda zorlanmalar ve sorunların başlayacağı bir döneme girebiliriz.
İlginç bulduğum konulardan birisi de dijital korsanlık ve kripto para üzerinden sürdürülen fidye amaçlı teknolojik saldırılardır. Colonial Boru Hattı saldırısı konusunda Twitter üzerinden notlarımı paylaşmış, gelişmeleri, pazarlık gibi unsurları aktarmıştım. Buna benzer bir iki olayın 2022’de görülmesi sürprizler arasına kaydedilebilir.
Beklenen gelişmeler arasında yazabileceğimiz bir başlık ise yasal düzenlemelerdir. Gerek büyük şirketlerin tekel oluşturup oluşturmadığına dair her gün bir yenisi eklenen dosyalar gerekse de kripto paralar üzerine yürütülen çalışmalardan 2022 yılında yine bahsedebiliriz. Hatta Çin’in başlattığı girişimin teknoloji şirketleri üzerindeki etkisini 2021’in sonuna gelirken gördük bile.
Bu arada sağ alt çeyrek dairede yer alan logoyu Türk lirasına benzetmiş ve son dönemdeki hareketliliğin ve dış basında geniş ilginin 2022’de de devam edebileceğini düşünmüştüm. Yazıyı okuyanlar arasından gelen bir geri bildirim ile bunun Litecoin (LTC) logosu olabileceği görüşüne katılıyorum. Çünkü üst tarafta yer alan Bitcoin (BTC) temasını tamamlayan bir düşünce. Kaldı ki bir ip ucu yakalayınca devamı daha kolay geliyor. Bu şekilde Ethereum (ETH) ve Cardano (ADA) logolarını da kapak üzerinde işaretledim. Bu dört kripto para için piyasa değerlerine baktım ve Bitcoin ile Ethereum farklı içeriğe sahip olarak açık ara ilk iki sırada yer alıyorlar. Cardano altıncı Litecoin ise on sekizinci sırada. Buradaki ilişki üzerine ilerde ilave bir yazı hazırlanabilir.
Son olarak dergide merak ettiğim bölümlerden biri de “Ya sonra?” başlıklı bölümdü. 1970’lere kadar giden araştırmalara dayanan aşı çalışmaları ve mRNA teknolojisi sanki bir gecede bulunmuş gibi bir süreç yaşadık. Virüsün kodlarının çözümü ve bilgi paylaşımının ortak yürütülmesi diğer üreticiler için de sistemlerin buna göre ayarlayarak kısa sürede aşıların üretilmesini sağladığı için bu önerme yüzeysel anlamda doğrudur. Benzer iş birliği ya da yıllar süren birikimli bilginin yeni ürünlere dönüşebileceği alanlar acaba neler olabilir sorusu gerçekten biraz fal bakmak gibi olsa da yeni yatırımlar için küçük bir pay ayrılmasıyla büyük ödüllere dönüşebilecek fırsatlar yaratılabilir.
Seçilmiş Ülkeler ve Bölgeler
Latin Amerika
Brezilya‘da gerçekleşecek seçimler kurumsal kültür için bir test olacak. Ekim ayındaki seçimler öncesinde muhafazakâr, popülist Başkan Jair Bolsonaro‘nun sosyal harcamaları arttırma girişiminin oy oranlarını yükseltmesi beklenmiyor. Ekonomide sorunlar büyük.
Meksika‘da seçimler 2024 yılında ve Cumhurbaşkanı López Obrador’un demokratik sistemi keyfi uygulamlarla zayıflatmaya devam etmesi bekleniyor.
Asya
Delta varyantının yıkıcı etkisi Hindistan‘da çok daha güçlü hissedildi. Her ne kadar ülke büyük, güçlü ve çeşitli yönleri olan bir ekonomiye sahip olsa da GSYİH değerleri 2019 seviyesinde ve işsizlik, yoksulluk ve yatırım açığı mevcut durumda genel bir sorun.
Çin
Daha önceki yazılarda Çin‘den fazlasıyla bahsettiğimiz için burada gündemi farklı yönleriyle ele alalım. Mesela Pekin’de düzenlenecek olan Kış Olimpiyatları ile başlayabiliriz. Boykot sorununu aşmak için Çin bu organizasyonu yabancı seyircilere kapattı. Covid önlemlerinin getirdiği izolasyon ise bunu destekler nitelikte.
Covid demişken Çin’in “sıfır olay” politikasını sürdüren son büyük ülke olduğunu hatırlatmakta fayda var. Hâl böyle olunca da sınırların açılmasını ve hayatın eski durumuna dönmesini beklemek 2022’nin en azından ilk yarısı için biraz fazla iyimser kalır. Yani kapalı toplum yapısı devam ettirilecektir.
İlgiyle izlenecek bir diğer alansa Çin hükümetinin teknoloji şirketlerine uyguladığı saldırgan tutumdur. Tencent, Alibaba vb şirketlerde 1 trilyon doların üzerinde bir piyasa değeri kaybı yaşanmıştır.
Orta Doğu
Geçen senenin kapak yorumunda nükleer tehditler ve Joe Biden birlikte düşünülünce İran ile bir anlaşmaya varılacağı yönünde genel bir kanı vardı. Ancak görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. İran’ın talebi, Trump tarafından yürürlüğe konulmuş tüm yaptırımların kaldırılması ve tekrar böyle bir şey yaşanmaması yönünde. ABD ise öncelikle İran’ın nükleer konularda geri adım atmasında ısrarcı.
Mevcut politik, ekonomik ve sosyal koşulları geçmişin ışığında analiz ederek geleceğe ilişkin yaptığım çıkarımlar doğrudan kendi planlarımla ilişkili olsa da The Economist dergisinin bu sayısını merakla ve ilgiyle takip eden çok sayıda kişi olduğunu bildiğim için umarım buradaki notlarım sizler için de faydalı olur. Şimdiden iyi bir sene dilerim.
Ergun UNUTMAZ, 20.12.2021