Book Reviews,  Economy

The World in 2021

The Economist



Uzun bir süredir takip ettiğim ve geçen seneden itibaren üzerine yorumlarımı yayımladığım The Economist – World in … serisinin 2021 yılı sayısı 17 Kasım tarihinde çevirim içi olarak okuyucularla buluştu. Ben biraz daha klasik bir okuma alışkanlığı ile 1 Aralık tarihinde satışa çıkacak olan fiziki dergi formatı için siparişimi verdim ve yorumlarımı dergi elime geçince yapacağım. 

Yeni sayının tanıtımına geçmeden önce geçmiş sayının performans değerlendirmesini  yapmak isterseniz, önceki yazıma The World in 2020 bir göz atabilirsiniz. Bu sayı için incelememi üç bölümlük bir yazı serisi ile sürdüreceğim. İlk bölüm “içindekiler” şeklinde bir nevi özet olacak. İkinci bölümde “genel değerlendirmem ve kapak yorumları” bulunacak. Üçüncü ve son bölüm ise “dikkat çeken başlıklar ve önemli olduğunu düşündüğüm gelişmeler” hakkında olacak.


1 – İçindekiler


Gelelim 2021 yılında The Economist dergisine göre bizleri nelerin beklediğine:

Öncelikle The Economist dergisinde yardımcı editörlük görevini yürüten Tom Standage’ın geçen seneki sayının ardından bu sene The World in ve The World Ahead bölümünün editörlük görevine getirildiğini belirtmek isterim. Kendisine yeni görevinde başarılar dilerim.

2020 yılında yaşanan birçok olay sonrasında 2021’in tahmin edilmesi zor bir yıl olarak geçmesi bekleniyor. Bunun temel sebepleri de Covid-19’un seyri, eşit olmayan ekonomik toparlanma ve parçalanmış siyasi tablodur. Bu yılki sayıya özel eklenen Şoklar Sonrası bölümü kriz sonrası dünyada alınan dersler ve fırsatlara yoğunlaşıyor. 2021 sayısında öne çıkan 10 başlığı kısaca şöyle yorumlayabiliriz:

1 – Aşı savaşları: İlk aşının belirli bir miktar piyasaya sürülmesinin ardından bu kez odak noktası, bunun geliştirilmesi sürecindeki kahramanca çabadan aşının nasıl dağıtılacağına kayacaktır. Aşı diplomasisine, ülkeler arasında kimin, bunu ne zaman alabileceğine yönelik tartışmalar eşlik edecektir. Destedeki joker ise; erişim imkânı olduğu hâlde aşıyı ne kadar büyük sayıda bir grubun rededeceğidir.

2 –  Ekonomik toparlanmada karışık bir görünüm: Bütünsel salgının etkileri ile dip yapan ekonomilerde toparlanma çabaları eşit olmayan bir şekilde sürmektedir. Kısmı ya da tam kapanmalar uygulanırken hükümetler de şirketleri ve işlerini kaybeden kişileri destekleme çabasındadır. Güçlü ve zayıf şirketler arasındaki fark giderek açılacaktır.

Kaynak: The Economist

3 – Yeni dünya düzensizliğini onarmak: Beyaz Saray’a yeni yerleşmekte olan Joe Biden, dağılmış görünen kurallara bağlı uluslararası ticareti ne kadar onarabilecektir? Paris Antlaşması ve İran uzlaşması başlamak için öne çıkan noktalardır. Ancak bu parçalanmış yapı Trump’tan önce de vardı, sonra da sürecektir. 

4 –  ABD ve Çin arasında daha fazla gerginlik: Biden’ın Çin ile ticaret savaşlarını sonlandırmasını beklemeyiniz. Bunun yerine müttefiklerle ilişkileri güçlendirerek daha etkin bir mücadele yürütecektir. Gerilim tırmandıkça, Afrika’dan tutun da Güney Doğu Asya’ya kadar birçok ülke taraf tutmaktan kaçınmaktadır. 

5 – Ön cephedeki şirketler: ABD Çin geriliminde bir cephe de şirketlerdir. Huawai ve TikTok en bariz örnekler olsa da şirketler siyasi çatışmalarda daha yoğun bir şekilde mücadele alanı olmaktadır. Siyasi sorumluların, iklim değişikliği ve sosyal adalet gibi çok az iş yaptığı konularda alttan gelen güçlü de bir baskı vardır. Çalışanların ve tüketicilerin bu tür talepleri patronları da zorda bırakabilir. 

6 – Teknolojinin hız kazanması sonrası: 2020 yılında bütünsel salgınla birlikte teknolojik alışkanlıklara uyum sağlama hızlanmıştır. Video konferans ve çevirim içi alış verişten başlayarak uzaktan çalışma ve öğrenme bunlar arasında en çok dikkat çekenlerdir. 2021’de bu eğilimin gerilemek ya da sabit kalması konusunda izleyeceği yol netleşecektir.

7 – Biraz daha başıboş bir dünya: Turizm gerileyecek ve şekil değiştirecek, yurt içi seyahatler öne çıkacaktır. Hava yolları, otel zincirleri ve hava taşımacılığı sektöründeki üreticiler sıkıntılar yaşayacaktır. Bu gruba, uluslararası öğrencilere bel bağlayan üniversiteler de dâhil edilebilir. Kültürel etkileşimin de zorluk çekeceği söylenebilir.

8 – İklim değişikliğinde bir fırsat: Bu kadar kriz arasında bir umut ışığı da iklim değişikliği için harekete geçmektir. Hükümetler ESG bağlamında hem sera gazı salınımlarını azaltmak hem de yeni istihdam yaratabilmek için yeşil projelere yatırımlar yapmaktadırlar. 2020’deki ötelemeye bakarak ülkelerin bu azaltma iddialarında ne kadar gayretli olacağını göreceğiz.

9 – Biz bu anı daha önce de yaşamıştık yılı: Birçok bakımından 2021’de hissedeceğimiz şey bu duygu olacaktır. Olimpiyatlar, fuarlar ve ticari, sportif kitleleri bir araya getiren organizasyonlar elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaktır. Ancak bunların hepsi başarılı olamayacaktır. 

10 – Diğer riskler için bir alarm: Yıllar öncesinden bulaşıcı hastalık risklerine karşı çağrıda bulunan akademisyenler ve analistler şimdi bu fırsatı kullanarak ihmal edilen alanlara yönelik fırsatı değerlendirebilirler.  

Son olarak ben de 21 sayısının şans oyunlarındaki önemine dikkat çekerek önümüzdeki yılın riskleri hesaplayan ve buna uygun eylem planları hazırlayıp uygulamaya geçmede cesaret gösterenler için bir şans yılı olabileceği görüşündeyim. 

Basılı versiyonu sabırsızlıkla bekliyorum.

Ergun UNUTMAZ, 18.11.2020


NOT: Kişisel görüşlerimi de içeren ve bire bir çeviri olmayan yukarıdaki yazının orijinal metnine ve detaylı bilgilere The Economist dergisinin internet sitesi üzerinden de ulaşabilirsiniz.


Güncelleme 30/11/2020: İngiltere’den yola çıkan dergi nihayet elime ulaştı ve en kısa sürede inceleyip notlarımı alacak sizlerle de en kısa sürede paylaşacağım.

Şimdilik sağlıcakla kalın.


2 – Genel Değerlendirmem ve Kapak Yorumları


Geriye dönüp bakıldığında 2020 yılı birçok anlamda sorunlar ve kayıplarla geçti. Hatta çoğu kişi uzun bir süredir şu yıl bitsin artık diyor. Öncelikle kayıpları olan herkese sabır diliyorum, bazı şeylerin telafisi yok ve kıymetini iyi bilmek gerekiyor. Ancak ben 2020 yılının birçok bakımdan verimli ve faydalı geçtiği kanaatindeyim. En azından zaten evden çalışan, okuyan, yazan ve bol bol analiz yapan bir kişi olarak kendi adıma başarılı bir yıl geçirdiğimi söyleyebilirim. Maalesef bir yerlere tatile gidemediğimiz için zorunlu bir tasarruf dönemi bile oldu hatta. Benzer şekilde finansal piyasalarda da anlık tepkilere değil de uzun vadeli bir anlayışa sahip olmanın faydasını ise fazlasıyla gördüm.

Bu saydıklarım şu anda belki biraz sıkıcı gibi görünse de 2021 yılının 2020’nin benzeri bir karakterde geçeceği (?!) düşünüldüğü için kanımca ilk yapılması gereken şey, geçmişin analiziydi. Zaten bu konuya sonradan tekrar döneceğiz. Dilerseniz vakit kaybetmeden dergi hakkında genel yorumlarıma ve kapak konusunda detaylı görüşlerime geçelim.

Öncelikle dergide hacimsel olarak bir değişiklik yok, yine 144 sayfalık içeriği ile dergiden ziyade bir kitap olarak nitelendirilebilir. £9.99 fiyatı ve bir o kadar da Almanya’ya gönderi ücreti ile birlikte £20.57‘lik maliyeti ile biraz pahalı görünse de özel bir sayı olduğu için bunu normal karşılıyorum. Ancak bu sene kapak ve dergi için kullanılan kâğıt kalitesindeki düşüşün hayal kırıklığı yaşattığını da eklemeliyim.

Derginin belki de en çok ilgi çeken yanı olan kapak tasarımı ise bu sene beklediğim kadar güçlü olmadı. Tasarımı ile herkesi komplo teorileri üretmeye teşvik eden, inceleyenlerin farklı yorumlar ve düşünceler üretmesine olanak sağlayan derinlik yerine bu kez oldukça basit bir fikir kullanılmış. Daha doğrusu koca bir yılı şans oyunu şeklinde geçecek mesajının veriliyor olmasını sadeliğin gücü olarak değil, biraz basit buldum. Doğru mu? Kuvvetle muhtemel. Ancak bunu herhangi bir dergi de düşünüp yapabilirdi. Belki detayda bir şeyler keşfederiz, incelemeye devam edelim.

The Economist – The World in 2020 by Ergun UNUTMAZ


Aslında buradaki mesaj geçen senekine benziyor. The World in 2020 sayısında görme testlerinde kullanılan pano ile uzağı daha iyi okuyabilenlerin, geniş bir vizyonu olanların fark yaratabileceğine vurgu vardı. 2020 yılının, yüzde 50/50 simgesi ile öngörülmesi ile yılın şansa kalmış olaylarla geçebileceği mesajı veriliyordu. Nitekim ilk bölümün kırmızı ikincisinin yeşil olması düşüş ve çıkış olarak yorumlandı. Benim buradaki yaklaşımım ise takvim olarak değil, yıl boyunca düşüşleri izleyen çıkışlar şeklindeydi. Trump ve Brexit ise yıla damga vurması beklenen iki önemli olaydı. Aynen de öyle oldu. 

Şimdi 2021 yılının kapağını yorumlayalım o zaman biraz da. Ancak buradaki ifadelerin tamamen kendi yorumum olduğunu ve görsellerin anlamı konusunda derginin başka düşünceleri olabileceğini aklınızın bir köşesinde bulundurmanızı hatırlatmak isterim. Bu görüşlerimi de portföy yönetimim çerçevesinde sunacağım için yorumlar herkese uygun olmayabilir. Haydi başlayalım: 

Başarının yüzde 50/50 olduğu bir yılın ardından bizleri yine bir şans yılı bekliyor. Kumarhaneler ve oyun salonlarında bulunan makinelerde, jeton atıp kolun çekilmesi sonrası ekranda aynı üç resmi yan yana denk getirdiğinizde büyük paralar kazanabilirsiniz. Kapakta yer alan bir kollu makine görseli ile 2021 yılının şans faktörü ile ilişkilendirildiğini görüyoruz. 21 sayısı, “Blackjack” adlı, toplamda yirmi bir sayısını bulan ya da buna en yakın olanın kazandığı kâğıt oyunu; bir zardaki sayıların toplamına eşit olduğu (6+5+4+3+2+1=21) için zarla oynanan bahis oyunları ile de ilişkili olduğu için ana temanın şans olduğunu net olarak söyleyebiliriz. Yani yine tecrübesi ve eğitimi olmayanların, bu işe yıllarını vermiş olanlardan daha fazla kazanabileceği bir yıl olursa şaşırmamak gerekir. 

The Economist – The World in 2021 by Ergun UNUTMAZ


Detaylarla devam edersek, makinenin kolunda Dünya’nın ve görünür yüzünde de Amerika ve Avrupa kıtalarının bulunması tesadüf olmasa gerek. Renk seçiminin yeşil olması ise bu konuda daha önce bir özet hazırladığım ESG konusunun gündemde olmaya devam edeceğine bir işaret. Yıl içerisinde yeşil alımların önemine dikkat çeken yazılar hazırlamış, yatırım kararlarında bunu dikkate almak gerektiğini belirtmiştim. Makinenin alt kısmındaki mesaj ise bence açık bir yükselen güneş şeklinde Japonya imajıdır. Yıl sonuna doğru Yen pozisyonları açmam da Warren Buffett’ın Japonya yatırımlarına başlaması da bu anlamda sürpriz olmadı bana. Ancak temel verilerin henüz bunu doğruladığını da söyleyemem. Jeton için ayrılan kısımda bulunan “Teşvik fonları atınız” ifadesi FED ve ECB’nin genişleyici parasal politika (QE) ve varlık alımlarına devam edeceğine bir vurgu. 

Makine ekranına geçmeden biraz da kenarda yer alan kırmızı yakut taşları ve tuşlar hakkında görüşlerimi aktarayım. Malum, yakut değerli taşlar arasında yer almakta olup elmastan sonra sertliği ile dikkat çekmektedir. Parasal genişlemenin yaratacağı enflasyonun değerli metaller için de yukarı yönde bir fiyatlama getireceğini düşünüyorum. Yıl içerisinde bunu önce altın, ardından da gümüş ile yaşamıştık. Platinyum konusunda ise daha önceki piyasa analizlerimde şanslı bir zamanlama yakaladığımı söyleyebilirim. Tuşlar ise “bahis oyna”, “tut” ve “nakte çevir” şeklinde Türkçe ifade edilebilir. Dolayısı ile aracı kurumların al, tut, sat görüşlerinden farklı değil. Önemli olan; tüm bu değerlendirmeler için doğru zamanlamayı başarabilmek bence. Bu da sürekli yapılabilecek bir şey değil, özellikle de belirsizlik ve oynaklık bu kadar yüksekken. Dolayısı ile 2021 yılında kendi adıma risk almaya devam edecek, ancak mütevazi miktarlarla mümkün olduğunca “oyunda kalmaya” çalışacağım. Biz uzun vadeli, değer yatırımı yapanlar için analizleri kârlı fırsatlara dönüştürme imkânlarına hazırlıklı olmak gerekli. Ancak portföyün alım satım için ayırdığım spekülatif kısmı 2021’de yine hareketli olacak gibi duruyor. 

Dilerseniz artık ekran yorumuna geçelim. Ekran, dört şeritten oluşan ve her bir şeritte dört görsel içeren toplam 14 mesaj içeriyor. Nasıl iki kere iki her zaman dört etmeyebiliyorsa burada da mesaj sayısı 16 değil. Çünkü belirsizlik ve virüs ikişer kere kullanılmış. Yine tesadüf olmadığını düşündüğüm, ince bir ayrıntı. Bu da ana temayı güçlendiren bir öğe bence. Riskleri belirli bir olasılık dağılımı ile hesaplayıp yönetebiliyoruz, ancak söz konusu belirsizlik olunca iş şansa kalıyor. Diğerleriyle beraber bu mesajları şimdilik sadece saymakla yetinip detayları bir sonraki yazıda daha uzun aktaracağım. O hâlde hızlıca başlayalım: 

1 – Corona virüsü
2 – Aşı
3 – Maske ve tedbirler
4 – Belirsizlikler 
5 – Nükleer tehditler 
6 – Joe Biden
7 – Parçalanmış bir Amerika

8 – TikTok ve Çin kökenli şirketler
9 – ABD doları
10 – Yenilenebilir enerji
11 – Çin

12 – Ekonomik toparlanma
13 – İklim değişikliği
14 – Zoom ve uzaktan erişim

Son olarak siyah fon üzerinde beyaz fontların kullanılması başta ürkütücü gibi gelebilir. Hatta 2019 yılında bu şekilde bir kapak tasarımı üzerine oldukça fazla tartışılmış, karamsar senaryolar paylaşılmıştı. İtirazım yok, ancak geçmiş yılları daha geniş bir vizyon ile incelerseniz The Economist dergisinin bu yöntemi sürekli kullandığını göreceksinizdir. Zaten buna çok da anlam yüklememek gerekir diye düşünüyorum. 2020 kapağı beyaz fonla yayımlandı, tüm dünya için aydınlık bir yıl mıydı? Ben kendi adıma oldukça başarılı geçirdiğimi söyleyebilirim. O yüzden bu tür işaretleri önemsiyor, yorumluyor, kendimce planlarıma dâhil ediyorum; ancak hayatımı bunlara göre yaşamıyorum. 

Sizlere de şimdiden başarılı, sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim. 

Ergun UNUTMAZ, 24.12.2020



Son bölüm üzerine çalışmam devam ediyor, daha sonra tekrar beklerim.

Yorumlarınızı ve farklı düşüncelerinizi de yorumlara eklerseniz sevinirim.
Görüşmek üzere.

3 – Dikkat Çeken Başlıklar ve Önemli Gelişmeler


Yılın son günü de olsa dergiyi okumayı bitirdim ve gerek bu The World In 2021 özel sayısında yer alan ve daha önce belirttiğim detayları, gerekse de bölgesel anlamda öne çıktığını düşündüğüm haberleri sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyarım. Yalnız burada yer alan notların bir özet olduğu kadar, benim kişisel portföy yönetimim kapsamında yıllık planımın da bir parçası olduğunu hatırlatmak isterim.

Vaktimiz az, yeni yıl hazırlıkları ve ailelerimiz daha önemli olduğu için konuyu uzatmadan hemen başlayalım:


1 – Corona virüsü

Düşünülen odur ki, virüs kaybolmayacak; ancak geri plana itilecektir. Hatta mutasyona uğraması, aşıların bunu ne kadar hesaba kattığı tartışılmaya devam edecektir. Bununla birlikte aşı dışında tedaviye yönelik çalışmalarında ilaç şeklinde yıl sonunda yetiştirilmesine çalışılmaktadır.

Siyasi ve ekonomik açıdan ise virüsle mücadele, popülist yönetimlerin yeteneksiz yaklaşımlarını net bir şekilde ortaya koymuştur. Bütünsel salgın ile başa çıkmak için açık, sade ve gösterişsiz iletişim kanalları; bilime ve kurumsal yapılara saygı duyulması yanında sabırlı, rasyonel yönetimler gerekmektedir. Bunun yerine günah keçisi arayan, korku ya da temeli olmayan güven duyguları yaratarak toplumun duygularını yönetmeye çalışan liderler hem gereksiz hayat kayıplarına hem de büyük ekonomik zararlara sebep olmuşlardır.

2 – Aşı

Şimdiye kadar aşı geliştirmek 10 veya 20 yıl arası bir süre gerektiriyordu. Ancak Covid-19 için 320’nin üzerinde proje ve bir düzine kadar da ileri klinik test aşamasında olan çalışma vardır. Bunların bir kısmı klasik azaltılmış virüse yoğunlaşırken bir kısmı da bağışıklık sistemini önceliklendirme yoluna gitmektedir. İyi haber, 2021’nin sonuna kadar virüsün yayılmasını ciddi anlamda önleyecek kadar dozda aşı üretilmiş olacaktır. Bazı aşılar ise semptomların etkisini yumuşatacaktır.

Bu iyi haberlerin yanında kış koşulları ve zamana karşı olan yarışın olumsuz yansımaları da görülebilecektir. Diğer sıkıntılar ise: Aşıların -70 derece gibi zorlu koşullarda saklanma, nakil sorunları ve tıbbı cam açığı gibi başlıklardan oluşmaktadır. Üreticilerin stok dağıtımına getirilebilecek önceliklendirme ve sınırlandırmaları da dikkate almakta fayda var. Son olarak; hızlandırılmış onay süreçleri, test sonuçlarının şeffaflığı ve yan etkilerin yakından izlenmesi gibi konular aşı karşıtı grupları da aktif bir konuma getirebilecektir. Bu nedenle, yapılacak düzenlemelerde bilgi akışının güvenilirliği daha da önemlidir. 

3 – Maske ve tedbirler

Virüsün tamamıyla yok olmayacağı ve aşı/ilaç çalışmalarının önemli oranda başarılı geliştiği göz önüne alındığında kısıtlamalar konusunda değişiklik görüleceğini söylemek kehanet olmaz. Maske, hijyen ve sağlık için gerekli mesafeyi koruma gibi tedbirlerin sürecektir. Geniş kapsamlı bir serbestlik içinse henüz erken, ancak 2021’de seyahat engelleri başta olmak üzere bir rahatlama bekleniyor. Hatta havacılık sektörü, turizm ve hotel/konaklama alanlarında büyük artışlar olacak. Fakat bu artışlar baz yılının Covid-19 nedeniyle çok düşük kalmasından kaynaklı artışlar olacak.

Kesin olan bir şey varsa o da alışkanlıkların kısa süre için de olsa değişeceği. Örneğin, yurt dışına seyahatler sonrasında iki haftalık karantina uygulamaları kişileri daha çok yerel turizme yönlendirecek. Tayland gibi turizm gelirine bağımlı ülkeler ise evden çalışma kavramına yeni bir boyut katıp bazı şirketlerin ve kişilerin rahat, keyifli ve tatil modunda iş ortamına geçiş için fırsatlar sunabilir. Bu tür şirketleri 2020 sonunda takibime almıştım ve 2021’de uygun fiyatların görülmesi durumunda portföyüme eklemeyi düşünüyorum.

4 – Belirsizlikler 

Belirsizliklerin ekonomi ile ilişkili yönlerini diğer alt başlıklarda ele almaya çalıştım, ancak havacılık, turizm, otelcilik, café – restoran ile iş gücünün, emeğin yoğun olduğu sektörlerin durumu oldukça sıkıntılı görünüyor. Yıl içerisinde bir röportajda belirttiğim gibi bir likidite sorunu görmesem de bankacılık açısından sorunlu kredilerin, borç (ve özellikle de döviz üzerinden yüksek borcu olan ve döviz girişi sekteye uğrayan şirketlerde) ve iflas risklerinin 2021’de bir kriz riskini sürdürdüğünü belirtmek isterim. Diğer taraftan teknoloji yoğun, ESG duyarlılığı gösteren ve perakende sektöründe faaliyette bulunan bazı şirketlerde virüs nedeniyle yapılan alımların hisse değerlemesinde aşırı noktalara geldiğini düşünüyorum. Bunlar da madalyonun diğer yüzündeki risk unsurları olacak benim için.

22 Ocak 2021’de Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşmasının yürürlüğe girmesi bekleniyor. İyimserlik yerine bu sürecin sınırlamalarda esneklikler getirmesi bekleniyor. 5 Şubat 2021 tarihinde ABD ve Rusya arasında stratejik nükleer cephanelerin denetim ve incelemesine yönelik anlaşma da sona erecek. Bunun yenilenip yenilenmeyeceği veya hangi koşullar içereceği ise merak konusu. Nükleer enerji ve silah konusundaki tavizler ise başka bir belirsizlik unsuru. Çin’in incelemeler konusunda uzlaşmaz tavrı ise ayrı bir sorun. 2021’de nükleer sorunlar için uzun bir liste yapılabilir. Ben bir aşağıdaki başlıkla birlikte bu konuyu ortak değerlendireceğim.

Kaynak: The Economist

5 – Nükleer tehditler 

İran ile gerçekleştirilecek bir nükleer anlaşma kuşkusuz Biden’ın dış politika önceliklerinden birisi olacaktır. “Ortak Kapsayıcı Eylem Planı” olarak adlandırılan anlaşmayı Trump 2018 yılında terketmiş, İran’a yaptırımlar uygulayarak dünya ticaretinden pay almasını engellemiştir. İran da bunun üzerine anlaşmanın bazı maddelerini ihlal etmişti. Eski anlaşmaya hızlı bir dönüş olmasa da ilk adımı Biden’ın atacağını varsayabiliriz. 4 yıllık gerilimin bir günde bitmesi zor görünse de 2021’de nükleer çalışmalarda bir geri adım gelebilir. 

6 – Joe Biden

Çin’in yükselip Batı’nın düşüş yaşadığı bir dönemde, “daha iyisini inşa et” sloganıyla yola çıkan Biden’ın köklü bir değişim için gerekli cesur adımları atması pek mümkün görünmese de çevre dostu altyapı, araştırma ve teknoloji alanına yapılan yüklü teşvikler Amerika’nın enerji dönüşümünü hızlandıracaktır. Dış politika konusunda ise Biden’ın uzmanlığını gösterip ilişkileri tekrar normalleştirmesi, Amerika’nın lider pozisyonunu  güçlendirmesi beklenmektedir. İnsan hakları ve demokrasi vurgusunun öne çıkacağı, diktatör uygulamalarla dostluk kurulmayacağı belirtilmektedir. 11 Eylül 2001 sonrasında fazlasıyla askeri güce dayanan dış politikanın tekrar diplomasiye geçmesi yönünde bir irade görülmektedir.

7 – Parçalanmış bir Amerika

Zaten sorunlu olan küresel gelir dağılımın daha da bozulmasına bütünsel salgının ağır etkileri olduğu görüşündeyim. Zenginlerin daha zengin olmasını sağlayan bir finansal sistemi 2020’de net olarak gördük. Kapanmalar, işsizlikteki artışlar ve artan enflasyon oranları nedeniyle yoksulluk sınırı altındaki ve yakınındakilerin durumu ise daha da kötüleşti. Bu durum küresel olduğu kadar Amerika’da parçalanmışlığı arttırdı.

ABD’de görülen parçalanmışlığın bir sebebi de ırkçı eylemler. Bir polisin akıl almaz davranışı nedeniyle, siyahi bir vatandaşın (George Floyd) boğularak ölmesine sebep olması “Black Lives Matter” adı altında başlamış olan hareketin yayılması ve genişlemesi ile sonuçlanmıştır.

Parçalanmaya ilişkin son bir not da Kasım ayındaki Başkanlık seçimlerinde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında görülmüştür. Ocak ayının başında Senato seçimlerinin ilk gruba geçmesi Mavi Dalga’nın tamamlanması ile sonuçlanabilir ki bu durum Biden’ın bir çok konuda daha etkin karar almasını sağlayabilir. Aksi durumda ise yine ikili bir yapı ile bazı kararlarda riskler artacaktır. Gelir dağılımı hariç, diğer parçalanmışlık sorunlarında ben ABD’nin kurumsal yapısının gücüne ve sağduyunun hakim geleceğine inanıyorum.

8 – TikTok ve Çin kökenli şirketler

ABD – Çin gerilimi şirketler üzerinden devam edecek gibi görünüyor. Gümrük vergilerinin devam etmesi ve dijital dünya ile tedarik zinciri bölünmüşlüğünün süreceği düşünülüyor. Teknolojik liderlik, yapay zeka uygulamaları ve kuantum hesaplamaları gibi alanlarda Çin şirketlerine karşı ABD’nin korumacı önlemler uygulaması beklenirken TikTok gibi sosyal ve eğlenceye yönelik konularda bir esneklik görülebilir. ABD üniversitelerine Çin kökenli yetenekleri çekme politikasına devam edilmesi ise şaşırtıcı olmaz.

9 – ABD doları

Bütünsel salgın nedeniyle, başta Amerika Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) olmak üzere neredeyse küresel ölçekte muazzam bir parasal genişleme ve varlık alım programlarına şahit olduk. Para, bankacılık sisteminde kaldığı, harcamaya dönüşmediği için bunun henüz enflasyonist etkilerini görmedik, ancak varlık fiyatlarında garip fiyatlamaların olduğunu da inkâr edemeyiz. Bu politikanın bir sonucu olan zombi şirketler konusuna hiç girmiyorum bile. Şu anda krediler bazı şirketlerin hayatta kalma sebebi.

Ortada güven sorunu olduğunda altın, gümüş ilk sırada olmak üzere emtialara olan talep, doların diğer paralara karşı değer kazanç ve kayıpları finans dünyasını 2021 yılında da meşgul etmeye devam edecek. Tahviller açısından ise FED’in yarattığı likitide ve dev teknoloji şirketlerinin ihtiyacı olmasa da tarihi düşük oranlarla borçlanma fırsatları kanımca tehlikeli noktalarda. Tahvil piyasası ile hisse senetleri piyasası arasındaki etkileşimi ve ABD doları ile Avro arasındaki korelasyonu göz önüne alırsak hazırladığım aşağıdaki grafik ABD 10 yıllık tahvillerinin getirisi (mum grafikler) ile DXY Endeksi (mavi çizgi) ve Avro’nun ABD dolarına karşı değeri (sarı çizgi) bir çok şey anlatıyor. ABD 10 yıllık tahvillerinde yukarı doğru bir hareket beklenirken dolarda bir süre daha gevşeme sürebilir. Avronun ise 2021’de değer kazanabileceğini düşünüyorum.


10 – Yenilenebilir enerji

İklim değişikliği ve Paris Antlaşması gerek ülkeleri gerekse de yönetimleri çevre dostu yeşil alımlara yönlendirmekte, Ekonomik Sosyal ve Yönetişim (Governance), ESG konusunu ön plana çıkarmaktadır. AB’nin harcamalarında ve yatırım politikasında bu alana önceklik tanıdığını, hatta bazı durumlar için zorunlu şart olarak kriterler getirdiğini biliyoruz. Bu durumda da çevre dostu politikaları temel bir değişken alacaklarına şüphe yok. Kişisel anlamda bizler de piyasalarda bu tür avantajları ve altyapısı olan; yatırımlarında ve politikalarında ESG konusuna özen gösteren şirketleri arayıp bunları dikkatle izlemeliyiz.

11 – Çin

Çinli yetkililer Trump’ın tahmin edilemez ve kabadayı tarzı yaklaşımından açıkça dile getirmeseler de şikayetçiydiler. Başkan yardımcılığı sırasında açık ticareti savunsa da Biden’ın Başkanlık döneminde Trump yönetiminin Çin’i sınırlandırmaya çalışan politikalara devam etmesi bekleniyor. En azından hızlı bir dönüşüm gündemde yok. Çin yönetiminin Hong Kong politikasının ve müslüman Uygurlara karşı yaklaşımının ABD tarafından yaptırımlar eşliğinde gündeme gelmesi bekleniyor.


Bir Kuşak, Bir Yol” projesi konusunda ise Çin aktif politikasını sürdürecektir. Yaklaşık $6 trilyon değerine ulaşan eski ipek yolu, deniz ve demir yolları ile desteklenen ticari çember önemli bir hedeftir. (Her ne kadar dergide Türkiye’den bahsedilmese de projenin önemi ortadadır ve ben buraya notumu düşeyim. Son derece stratejik kazanımlara açık olan bu girişimde kara, deniz ve demir yolları hatlarının üçünün de Türkiye üzerinden geçmesi ekonomik, sosyal ve siyasi bağlamda oldukça kritiktir. Geçmişten gelen birikimlerin ve tarihi altyapının geliştirilerek sürdürülmesini beklerim.)

Yakında sıklıkla duyacağımız bir kavram da “Sağlık İpek Yolu” olacaktır. Özellikle Covid-19 kapsamında Batılı şirketlerin ürünlerine alternatif aşının bu kanal üzerinden dağıtımı milyarlarca dolarlık bir pazar yaratacaktır. Ancak insan sağlığı söz konusu olduğunda, yönetimlerin ticari ve siyasi çıkarları ikinci plana alan şeffaf bir politika izlemelerini temenni ederim.

Ekonomik büyüme konusunda 2020’de bile diğer ülkelere göre öne çıkan Çin’in yeni yılda da büyümesine devam edeceği konusunda uzmanlar aynı fikirde. Her ne kadar kapsayıcı ve adil paylaşılan bir gelir dağılımı olmasa da ihracat ve yatırımların pozitif etkisi görülecektir. Son bir not olarak Çin Komünist Partisinin, 1 Temmuz 2021 tarihinde, kuruluşunun yüzüncü yılını kutlayacağını hatırlatayım.

12 – Ekonomik toparlanma

Özellikle de küçük işletmelerle birlikte perakende, seyahat ve konaklama sektörlerinde kapanmalar beklenebilir. Hükümetlerin müdahaleleri, parasal ve mali genişlemeler şu anda bütünsel salgının ekonomide ne kadar bir zarar yarattığını gizliyor. İşsizlik, iflaslar ve ekonomik durgunluğun etkileri sonradan görülebilecektir. Parasal genişleme şimdilik bankacılık kesimi sayesinde enflasyonda artışa dönüşmese de yakından izlenecektir. Bazı ülkeler için bu tür bir artış zaten istenen bir gelişmedir. ABD ise önceden nokta hedef yerine ortalama hedef politikasına geçtiğini duyurarak bir miktar enflasyona müdahale etmeyeceğini göstermişti. Maliye politikaları önümüzdeki dönemde daha bir ilgi odağı olacaktır. 

13 – İklim değişikliği

Küresel iklim politikaları açısından bakıldığında takvimin başlangıcı 1 Ocak değil, 21 Aralık 2020 olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu tarih Paris Antlaşması’nın beşinci yıl dönümünü işaret etmektedir. 1995 yılından beri de her sene sonunda Birleşmiş Milletler’in olağan yıllık zirvesine dünyanın her yerinden farklı düşünceleri ve beklentileri olan gruplar katılırlar. Bu sene Glasgow’da düzenlenecek olan toplantı bütünsel salgın nedeniyle Kasım 2021 tarihine kadar ertelenmiş durumdadır.

Sera gazı salınımını azaltma konusunda ülkelerin üzerine düşeni yapmakta geride kalmış olduğu söylenebilir. Bu nedenle hedeflerin yükseltilmesi ve çevreye zararların azaltılması konusunda 2021’de daha çok çaba göreceğimiz söylenebilir. Özellikle de Biden’ın ABD politikalarında bu yönde çalışmalar olacaktır. Akla gelen ilk soru ise Covid-19 nedeniyle ekonomiler kapandığında doğa nefes almış, pozitif etkiler görülmüştü. İlk toparlanmada fosil yakıtlara yüklenen ekonomilerde yönetim bir azaltmaya nasıl gidecektir?

14 – Zoom ve uzaktan erişim

Covid-19 sonrası teknolojinin hayatımızdaki rolü çok arttı ve uzun yıllar sürecek bir değişimi haftalar içinde gerçekleştirdik. Hatta sağlık ve eğitim gibi olmaz denilen alanlarda bile uzaktan erişim kullanıldı. Yaygınlaşan çevirim içi kullanımın bazı alanlarda etkisinin bütünsel salgın sonrasında da devam etmesi beklenmektedir. Eğitimde tekrar yüz yüze ortam bir ihtiyaç olsa da alışveriş, iş görüşmeleri ve toplantılar gibi sektörlerde kullanıcıların değişimden memnun olduğu görülmektedir.

McKinsey&Company’nin anketine göre katılımcıların çoğu denedikleri yeni alış veriş şeklinin kalıcı olacağını belirtmiş. Bununla birlikte belirli yaşın üzerindeki kişilerin yeni dolandırıcılık tuzaklarına düşmemesi için uyarılar olduğu gibi, teknoloji ve altyapı konusundaki uçurumların da fırsat eşitliği önünde engel oluşturduğunu da dikkat çekilmiş. 


Derginin kapağında yer alan resimlerden yola çıkarak, dergideki makaleler ve kişisel görüşlerimle bu 14 başlığı genel hatları ile yorumlamaya çalıştım. Şimdi benim için önemli olan bir diğer noktaya gelelim. O da ülkeler ve bölgeler bazında dikkatimi çeken ve 2021 yılında belirleyici olabilecek gelişmeler.

Hızlıca bunlara da bir bakmakta fayda var. Çin hakkında yularıda yeterli miktarda bilgi olduğu için burada ayrıca bir başlık açmayacağım. Buyrun:

Seçilmiş Ülkeler ve Bölgeler

ABD

Trump sonrası dönemde ekonomiden demokrasiye, uluslararası ilişkilerden iç politikaya Joe Biden’ın ilerleme göstereceği bir çok alan bulunmaktadır. Öncelikle yıpratılan kurumsal kültüre tekrar güven kazandırmak, ardından da Dünya Sağlık Örgütü üyeliğinden çekilme kararının iptali başta olmak üzere, Paris İklim Antlaşması’na katılmak gibi konularda bir dönüşüm beklenmektedir. 

Birleşik Krallık

Dergi basıldığı sırada henüz netleşmemiş bir süreç vardı: BREXIT. Son tarih 31 Aralık 2020 olmasına rağmen, resim net değildi; ancak sonunda anlaşma sağlandı ve Boris Johnson’ın “Brexit tamamlanacaktır.” sözü yerine getirildi. İlk başta dramatik etkileri olmayabilir, ama zamanla ticarette ve diğer alanlarda farklılaşma keskinleşecektir.

Şimdilik Birleşik Krallık vatandaşları için yaşama, çalışma, öğrenim hakları kaybı durumu var ve kalış süresi için sınırlandırmalar görülecektir. Vize sorunu bu aşamada yok, ancak Britanya pasaportu 2010 yılındaki birinci sıradaki yerini hızla kaybetmiştir. Son bir not da “Birlik” taraftarları ile İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’da bağımsızlık rüzgarı için buraya ekleyeyim. İleride geri dönüp bakarız.

Avrupa Birliği

Dergiye göre Avrupa Birliği (AB) zorlu bir yıl geçirecek. €750 milyar tutarındaki ortak borç üzerinde anlaşmak önemliydi. Sorun, bu paranın nasıl harcanacağı konusunda çıkacak gibi. İç siyaset açısından hukukun üstünlüğü, demokrasi ve yolsuzluklar konularında Macaristan, Bulgaristan, Kıbrıs ve Malta ilk gündem maddeleri; ancak İspanya ve İtalya’nın bütçe sorunları ile Hollanda ve Almanya’nın disiplin ve kuşku yaklaşımı nasıl örtüşecek gerçekten cevaplaması zor. Dış siyaset bakımından ise Rusya ve Türkiye konularında AB’nin izleyeceği yaklaşım belirleyici olabilir. Trump’ın başkanlık döneminde ABD ve AB çıkarlarının her zaman ortak olmadığını net bir şekilde gördük. Bakalım ilerleyen dönem ne getirecek. Şimdiye kadar kendini sadece bir ekonomik güç olarak tanımlayan AB’nin askeri güç (eksikliği) durumu 2021’de mutlaka gündeme gelecektir. 

Almanya açısından Angela Merkel’in sonbahardaki seçimlerin ardından görevini bırakacak olması önemli bir boşluk yaratacaktır. Fransa’da Emmanuel Macron yaklaşan seçimler öncesinde (2022) ne gibi değişiklikler yapacaktır? Merkel’den doğacak boşluğu kapatmak için Macron aktif bir rol üstlenebilecek mi? İtalya’ya muazzam bir para girişi (€209 milyar) olacak, ama yapısal reformlar olmadan bu yardım ne kadar işe yarayacak? İspanya ekonomik toparlanmada çok geride kaldı. Turizmden gelecek katkılardan olan ve sorunları devam eden İspanya bu yıl bunları aşabilecek mi? Bu sorulara verilecek cevaplar yatırım pozisyonlarını da etkileyecektir. Ancak her adımın önemli olduğu, yılın son günleri de olsa, 7 yıllık bir müzakere süreci sonunda AB’nin Çin ile anlaşmaya vardığını 30 Aralık tarihinde duyurması ile bir kez daha görülmüştür.

Asya

ABD – Çin gerilimi kıta ülkelerini zorlayacaktır. Güney Kore bu arada ilk uçak gemisinin inşasına başlamayı planlamaktadır. Bu kapsamda da her biri $122 milyon tutarındaki ABD yapımı F-35B jetlerinin alımı gündemde olacaktır. Normalde uluslararası ilişkiler bağlamında “hedge, balance and bandwagon” yaklaşımlarından aynı zaman diliminde sadece birisinin kullanılması tavsiye edilirken ASEAN üyesi ülkeler bunların üçünü birden kullanmaktadır. Gelecek dönemde bu yaklaşımın pragmatik sonuçlarını izlemek gerekli.

Orta Doğu

ABD – İran arasındaki dış politika ve nükleer anlaşma konusundaki gelişmeler yukarıda aktarıldığı gibi önemlidir. Bölgedeki sıkıntılı konulardan bir diğeri ise İsrail’in diğer Arap ülkeleri ile olan ilişkileridir. 31 yıl sonra Mısır’ın İsrail ile barış yapması ve ardından (15 yıl) Ürdün’ün bunu izlemesi süreci hızlandırdı. Birleşik Arap Emirlikleri ise barış ilan eden üçüncü ülke oldu. Doğal olarak diğer ülkeler de takip etti.

Bölgede ilginç gelişmeler bununla da sınırlı değil, ABD’nin bıraktığı boşluğu Çin dolduruyor. İnsan hakları ve demokrasi konularından sıkıntı yaşayan rejimler bölgenin polisi olma hedefi olmayan Çin ile ilişkilerini yoğunlaştırıyorlar. Yeni dönemde gelişmeleri ve haberleri izlemek faydalı olacaktır.

Derginin bu bölümünde Türkiye ve Katar arasındaki iş birliği, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen Libya hükümetine yardımları ve Libya ile imzalanan anlaşma kapsamında Akdeniz’deki arama ve sondaj faaliyetlerine de yer verilmiş. Hepsi ayrı ayrı önemli konular ve bunlara kendi hazırladığım, aylık Ekonomi Politika Strateji raporlarımda daha önceden dikkat çekmiştim. Son olarak dergide bir NATO üyesi olan Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşarak Rusya ve İran ile yakınlaşmasına; Suriye, Kuzey Irak ve Libya kapsamında gerçekleştirdiği askeri ve siyasi faaliyetlere dikkat çekilirken gruplaşmanın kırılganlığına not düşülüyor.


Görüldüğü üzere 2020 yılının bir an önce bitmesi için büyük beklentileri olan ve 2021 yılı için büyük ümitleri olanlar için durumun o kadar da kolay ve tablonun pembe olduğunu söyleyemem. Ancak daha önce de belirttiğim gibi geleceğin nasıl olacağı önceden bilinemez. Benim yapmaya çalıştığım; alternatif senaryolar için önceden bir hazırlık yapmak ve gerçekleşmelere göre daha hızlı ve planlı bir şekilde hareket edebilmek.

Lewis Carroll‘un Alice Harikalar Diyarında adlı eserindeki gibi “Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız hangi yoldan gittiğinizin bir önemi yoktur”. Ancak yatırımlarınızı profesyonel bir şekilde yapmak ve sürdürmek niyetindeyseniz plan yapmak bu işin ilk adımıdır.

Herkese sağlıklı, mutlu ve başarılarla dolu bir yıl diler; 2021 yılının da hepimize dileklerimizi gerçekleştirmemiz için fırsatlar sunmasını ümit ederim.

Ergun UNUTMAZ, 31.12.2020





4 Comments

  • yunus

    Ergun Hocam öncelikle emekleriniz için size teşekkür etmek istiyorum.

    Yazınızı henüz okuma fırsatı buldum, sayenizde erişimimizin kısıtlı hatta imkansız olduğu dergiyi yorumlama fırsatı sunduğunuz ve bizlerle paylaştığınız için çok sağ olun. Yazılarınızı ilgile takip ediyorum.

    • admin

      Teşekkürler Yunus Bey,

      dergiyi okumadan, sadece magazin boyutuyla kapak yorumlayan kişilerin görüşleri bir yana; yukarıdaki bu uzun ve detaylı notlar belirttiğiniz gibi önemlidir.
      Başarılar dilerim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *