Verilerle Türkiye Almanya
Ekonomi ve finans dünyası belirsizlik altında kararlar almaya alışık olduğumuz bir nitelik taşımaktadır. Kısa vadeli alım satım işlemleri bakımından, bu kararların sonuçlarını piyasalarda kâr ya da zarar şeklinde hemen görebilirken yatırım alanı daha farklı bir görünüm sergilemektedir. Yine aynı belirsizlikler altında kararlar alır ve kısa vadede işler bazen ters gitse bile uzun vadede üstlendiğiniz riskin karşılığını fazlasıyla alabiliriz. Bugünkü yazımda bu benzerlikten yola çıkarak yurt dışına seyahat ve yurt dışında yaşamak gibi yine iki farklı konuyu ele alan bir içerik hazırladım.
İlk yurt dışı seyahatimi 2000 yılında, henüz üniversite öğrencisiyken yapmıştım ve aradan geçen 20 yılda Avrupa ve Türkiye’nin büyük bir bölümü ile Amerika’nın güneybatı kıyısı ve kuzeydoğusunda birkaç yerini görme şansım oldu. Kanada’yı görmek, bu ülkenin neden hep yaşam koşulları listelerinin üst sıralarında yer bulduğunu deneyimlemek ve Uzak Doğu’da Singapur’a uzanan bir haritaya erişme fırsatına sahip olduğum için mutluyum. Her ne kadar Japonya planlarım Fukişima nükleer felaketi yüzünden iptal olmuş ve diğer bazı görmek istediğim yerlere henüz gidememiş olsam da seyahat etmek, yeni yerler, farklı kültürler tanımak hatta yabancı diller öğrenmek belki de yaptığım en büyük beşeri sermaye yatırımlarından biridir.
İbn Battuta‘nın “Seyahat etmek nutkunuzun tutulmasına neden olur ve bu sonradan sizi bir hikâye anlatıcısına dönüştürür.” sözü aslında burada anlatacaklarıma oldukça uygun.
Andre Gide‘nin “Kıyıdan ayrılmaya cesaret edemeyen yeni okyanusları keşfedemez.” cümlesi ve
Lao Tzu‘nun “İyi bir seyyahın katı planları ve hedefe varma niyeti yoktur.” sözleri tesadüf olarak seçtiğim alıntılar değildir.
Yurt dışına seyahat ettiğinizde bavul gibi gezmek yerine öncesinde bol bol okumak, orada gözlem yapmak, yerinde bilgi ve notlar toplamak en büyük zenginliklerden biri. Belki ileride bu birikimi yurt dışına yerleşmek için de kullanabilirsiniz. Ancak kısa süreli tatil ve başka bir ülkede yaşamanın getirdikleri elbette farklılık gösterecektir. Bunun için de katı planlar yerine esnek hareket edebilme yetisi ve şartlara uyum sağlayabilme öne çıkmaktadır. Kaldı ki eğer eş durumu ya da iş değişikliği gibi mecburi sebeplerle yapılan bir ülke değişikliğinden ziyade kendi kararınızla seçtiğiniz başka bir ülkeye yerleşmeyi tercih ediyorsanız buradaki seçimde zaten size uygun yönlerin daha en baştan ağır basması gerekir. Yani keyfiyet, rahatlık ve sosyal faktörler yerine kurallar, düzen, dakiklik ve bireysellik sizin için daha öncelikliyse gideceğiniz ülke açısından bunlara önceden dikkat etmeniz gerekir. Aksi durumdaysa beklenti ve gerçekleşme arasındaki fark her gün sizi rahatsız eder ve mutlu olamazsınız.
İşte önceden yapılan bu tür seyahatler ve birikimler bir anlamda belirsizlik altında alacağınız kararları kolaylaştıracaktır. Tabii ki işin maddi, psikolojik ve çevresel boyutları da var ve bunlar süreçte azımsanmayacak kadar etkili de olabilir. Ancak kişisel faktörlere göre değişiklik gösterebilecek yorumlar ve benim kendi hikâyem yerine, bu yazıda, herkesin ulaşabileceği verilerle yürütülebilecek bir analize dayalı ülke karşılaştırması sunacağım.
Aslında karşılaştırmalı analiz fikrim Emrah Bey’in daha önceki programda dile getirdiği şu ifadelerden kaynaklanmaktadır: “Almanya, Türkiye için hem önemli bir ticari ortak hem de Avrupa’nın en büyük ülkelerinden biri. Çoğu zaman da Türkiye ile kıyaslanan bir ülke. Neden kıyaslandığını anlamak çok zor, ama böyle bir teamül var. Herhâlde nüfusun yakın olmasından kaynaklanıyordur diye düşünüyorum, yoksa birçok konuda benzerliğimiz yok.”
Gerçekten de öyle. Aslında Almanya’daki yoğun Türk kökenli nüfusa ek olarak, ticaret, turizm ve siyasi-sosyal alandaki birçok bağlantıdan dolayı böyle bir karşılaştırma yürütmek bence son derece anlaşılabilir. Ancak verilere dayalı olmayan kişisel yorumlar maalesef yanlış çıktılara götürüyor. O yüzden sekiz başlık altında Türkiye ve Almanya açısından gerek makroekonomik gerekse de sosyal yönleri ele alan bir analiz gerçekleştirerek bunları Mesele Ekonomi kanalının “Oradaki Hayatlar” programında aktarmaya çalıştım.
8 Başlıkta Türkiye Almanya Karşılaştırması

1. Nüfus
Dünya Bankası sitesinden aldığım verilere göre, 2021 yılı sonunda Türkiye ve Almanya nüfus bakımından son derece yakın bir görünüm sergilemektedir. Türkiye’nin nüfusu 84,8 milyon kişiyle 83,2 milyon nüfuslu Almanya’nın biraz önünde yer almaktadır.
2. Kişi Başı Milli Gelir
Nüfusu bildiğimize göre bu kez iki ülkede üretilen toplam çıktı miktarına odaklanabiliriz. Bu karşılaştırmayı da kişi başı milli gelir şeklinde yapmakta fayda var. Uluslararası Para Fonu IMF’nin internet sitesinden aldığım verilere göre, 2022 yılı sonunda Türkiye ve Almanya için dolar bazında kişi başına milli gelir değerleri yıllık olarak sırasıyla 9,960 dolar ve 48.400 dolardır.
1980 yılından gelen eğilim de grafikte görüldüğü gibidir. Grafikteki diğer eğrilerse gelişmekte olan ve gelişmiş ülke ortlamalarını yansıtmaktadır.
Son olarak aynı yıla ait dünyadaki kişi başı gelir dağılımına da bakarsak yeşilin koyu tonları 25.000 dolar ve üzerini, kırmızı ton ise 500 doların altı seviyeyi göstermektedir.
3. Risk Göstergesi (10 Yıllık Devlet Tahvili Faizleri)
TradingView sitesinden aldığım 10 yıllık tahvil faizlerini Türkiye için turkuaz, Almanya için sarı ve ABD için mavi renklerle gösterdim. Bu değerler sırasıyla yüzde 10,150; yüzde 2,188 ve yüzde 3,511 şeklindedir.
ABD ve Almanya için enflasyona karşı ortodoks politikalar kapsamında yükseltilen para politikası faizleri, sabit getirili menkul kıymet piyasasında da artan risklerin karşılığı olarak yukarı yönlü bir eğilim göstermektedir.
Yatırım öncesi değerleme çalışmaları açısından da merkezi bir rol oynayan uzun vadeli tahvillerin getirileri enflasyon ve geleceğe yönelik beklentilerden etkilenmekte olup ilerde değineceğimiz gibi konut fiyatları ve ipoteğe dayalı konut kredisi talebi bakımından da önemlidir.
4. Enflasyon (TÜFE, Yıllık)
Yine TradingView sitesinden aldığım yıllık enflasyon oranlarını aynı renklendirme ile gösterdim. Bu değerler 2022 yıl sonu için sırasıyla yüzde 64,27; yüzde 8,60 ve yüzde 6,93 şeklindedir.
Her üç ülkede de enflasyon yükseliş eğilimi göstermiş olsa da Türkiye için zaten yüksek olan enflasyon, bütünsel salgın sonrasında yüzde 85 seviyesine kadar çıkış göstermiştir.
5. İşsizlik Oranları (Aylık)
Bu kez ilgili kurumların resmî internet sitelerinden aldığım aylık verilerle oluşturduğum Grafik 5’te işsizlik oranları gösterilmektedir.
Türkiye için mavi sütunlar işsizliği son 12 yılda yüzde 8’in altına inmediğini gösterirken son veri yüzde 10,2 seviyesinde işsizliğe işaret etmektedir.
Almanya içinse siyah sütunlar işsizliğin yüzde 8’i geçmediğini ve son veride ise yüzde 5,5 seviyesinde olduğunu göstermektedir.
6. Asgari Ücret
Yapılan karşılaştırmalarda gördüğüm en büyük sorunlardan biri eşit olmayan değişkenlerin analizde kullanılması oluyor. Mesela Almanya’da asgari ücret brüt olarak ve saat bazında açıklanmakta olup son veri 12,00 avro şeklindedir. Ocak ve Temmuz ayları için 2015 yılından başlamak üzere son 8 yıldaki gelişim Grafik 7’de gösterdiğim gibi olmuştur. Enflasyonun etkisi bu alana da yansımıştır.
Türkiye içinse 2023 yılından itibaren geçerli olan brüt aylık asgari ücret 10.008 TL’dir. Ocak ve Temmuz ayları için 2015 yılından başlamak üzere son 8 yıldaki gelişimse Grafik 8’de mavi sütunlarla gösterdiğim gibidir.
Sarı eğri ise ilgili dönemlerdeki döviz kuru değerlerini sağ eksende göstermektedir.
Dolayısıyla önce Almanya için saatlik ücreti günde 8 saat, haftada 5 gün olacak şekilde ve bir ayda 4,33 hafta dikkate alınarak brüt aylık veriye dönüştürdüm. Grafik 9’daki son değer 2.080,00 avro buradan gelmektedir.
Türkiye içinse brüt aylık 499,94 avro değeri mevcut verinin döviz kuruna oranlanması ile elde edilmiştir. Dolayısıyla arada 4 kata yakın bir fark vardır ve bu fark maalesef yıllar itibarıyla kapanamamaktadır. Net ücret için de tablo benzer durumdadır.
İyi bir yön ise net asgari ücretin (açık mavi renk) brüt asgari ücrete (koyu mavi sütunlar) göre yıllar içerisinde yüzde 74,52 seviyesinden yüzde 85,00 seviyesine doğru kademeli yükselişidir. Yani asgari ücretlilerin eline geçen net tutar yıllar içinde artmıştır (mor eğri, sağ sütun).
7 a. Konut Fiyatları
Enflasyon olgusunun bir sonucu olarak kişiler, birikimlerini paranın değer kaybı karşısında gayrimenkul, altın ya da sanat eserleri gibi fiziki varlıklara yöneltirler.
Grafik 11’de 2010 yılı Ocak ayından 2022 yılı sonuna, konut fiyat endeksindeki aylık değişimleri Türkiye için mavi sütunlarla; Almanya içinse siyah eğriyle gösterdim. Son değerler sırasıyla 605,80 ve 179,80’dir.
Grafik 12’de ise enflasyona yol açan temel unsurlardan biri olan Avrupa Merkez Bankası (ECB) bilanço genişlemesi sarı eğriyle sol eksende görünmektedir. Beyaz eğri ise yukarıda 179,80 son değeri ve siyah eğriyle gösterdiğim verilerle aynıdır (bu kez sağ eksende). Sadece zaman dilimi 7 yıl daha geriye gidecek şekilde düzeltilmiştir.
Enflasyona yönelik sıkı para politikası faiz oranlarını ve maliyetleri yükseltirken kişilerin harcanabilir gelir düzeyini de düşürmektedir. Dolayısıyla başta düşük faiz nedeniyle bir alternatif ve olanak olarak konuta yönelen talep enflasyon nedeniyle daha da artmış, ancak faiz oranlarındaki artışla 200 seviyelerinden düşüşe geçmiştir. Fakat Türkiye için krediye dayalı büyüme sürecinin ve enflasyonun getirdiği benzer yaklaşım henüz düşüş şekline dönüşmemiştir.
7 b. Kira Giderleri
Grafik 13’de eurostat sitesinden aldığım, Avrupa Birliği (AB) için konut fiyatları ve kira giderleri karşılaştırması yer almaktadır.
Mor eğri konut fiyatlarını, mavi renk ise kiraları ifade etmektedir. Yukarıda değindiğim gerekçelerle konut fiyatlarında yaşanan gerek oturma gerek yatırım amaçlı talep kaynaklı fiyat artışı kiralar için bu kadar sert değildir. Sözleşmeler kaynaklı ve enflasyona paralel bir artış söz konusudur.
Grafik 14’de ise Almanya’da kira giderleri eyaletlere göre gösterilmektedir. 16 eyaletten oluşan ve federal bir devlet olan Almanya’da kiralar farklılık göstermektedir.
2021 yılı verileriyle metrekare başına kira bedeli kırmızı ve mavinin tonlarıyla en düşük 5,50 en yüksek 12,00 avro olacak şekilde gösterilmiştir. Büyük şehirlerde doğal olarak yüksek olan kira giderleri Almanya’nın güneybatısında da yüksek seyretmektedir.
8. Çocuk Bakımı
Sanayileşmiş ülkelerde işgücüne katılım arttıkça çalışan anne baba yerine çocuklara bakım için gerekli birimlere de ihtiyaç artmaktadır. Sadece bakım değil, eğitim öğretim faaliyetlerinin de başlangıcı olan anaokulu ve benzeri yapılar bu nedenle de son derece önemlidir.
Grafik 15’de Die Welt haberinde yer alan, Almanya için eyaletler bazında fiyat karşılaştırması görülmektedir. 1,5 yaşında (18 aylık) bir çocuk için günde 7 saat üzerinde haftalık 35 saatlik bir bakım için aylık ödenen miktarlar büyüklüğüne göre dairlerle belirtilmiştir. Açık mavi 100 avronun altını, koyu sarı renk ise 200 avro üzerini ifade etmektedir. Örneğin Düsseldorf, Köln’de yıllık 50.000 avro brüt gelir elde eden bir çiftin bu süre için ödediği aylık ortalama maliyet 298 avrodur.
Sonuç
Dünya küçük, ancak aynı semtte iki kişinin hissettikleri ve yaşadıkları son derece farklı olabilir. O yüzden kişisel tecrübe ve anılarım yerine Türkiye ve Almanya açısından verilere dayalı olarak hazırlamış olduğum bu çalışma umarım konuyla ilgilenenler için de faydalı olur.
Emrah Lafçı Bey’e bu vesileyle Mesele Ekonomi kanalı kapsamında “Oradaki Hayatlar” programına daveti için, Selim Bey’e de tüm ekip adına çalışmaları için teşekkürlerimi sunarım. Çok farklı yerleri görmüş bir kişi olarak bu programın diğer bölümlerini keyifle seyretmiş önemli çıkarımlar yapmıştım. Anlattıklarım ve bu yazı da sadece Almanya için değil, başka bir ülkeye yaşamak için gitmek ya da sadece seyahat amaçlı bile olsa farklılıkları önceden değerlendirmek isteyenler için umarım katkı sağlar.
Görüşmek üzere.
Ergun UNUTMAZ, 31.01.2023