Ekonomi Politika Strateji 16
Kasım 2020
DEĞERLENDİRME VE GÖRÜŞLER
Søren Kierkegaard’ın “Hayat, geriye bakarak anlaşılır, fakat ileriye doğru yaşanmak zorundadır.” sözünün biz ekonomistler için biraz daha fazla anlam ifade ettiğini düşünüyorum.
“Dip noktasını bulduk mu, burası zirve mi, trend noktasının neresindeyiz?” gibi sorulara herkesin muhakkak kendince bir cevabı var. Finans dünyasında yatırım yapıyorsa olmalı da zaten. Cevabın kalitesini belirleyen ise geçmiş veri setinden çıkarılan anlamda ve geleceğe yönelik tahminin gücünde yatmaktadır; sonuçlar ise doğal olarak bakış açısına göre farklılık gösterecektir. Bu anlamda uzun vadeli yatırım stratejimin temelini oluşturan Ekonomi Politika Strateji Raporlarımın şimdiye kadarki performansından kendi adıma memnunum.
Bu rapor, küresel gelişmeleri izleyen; odak noktası olarak da daha ziyade finansal piyasaları ve emtia piyasalarını etkileyen olayları öne çıkaran kişisel bir özettir. Tarafsız bir şekilde, saygın basın kuruluşlarında yer alan haberlere dayanarak not ettiğim bilgilerden oluşan değerlendirmeler, aşağıdaki beş soruya cevap aramaktadır:
Gelişme
Sebep / Sonuç
Beklenti / Strateji
Geçen Ay Neler Oldu?
Neden Oldu?
Bu Ay Neler Olabilir?
.
Hangi Etkileri Meydana Getirdi?
Nasıl Bir Strateji İzlemeli?
Covid-19 kaynaklı ikinci dalga riskinin etkilerinin görüldüğü ve kısmi kapanmaların yaşandığı bir Kasım ayını geride bıraktık. Bu belirsizlik sürecinde iki gelişme aslında genel olarak geçtiğimiz aya damgasını vurdu diyebiliriz. Bunlardan biri ABD Başkanlık seçimleri diğeri ise aşı üzerine peş peşe gelen olumlu haberlerdi. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu haberler başta pozitif etkiler yaratsa da ikisi de nihayete ermiş değildir. Piyasaların satın aldığı şey ise belirsizliğin azalması ve olumlu beklentilerdir. Türkiye’deki gelişmeler ise çarpıcı olmuştur.
Geçtiğimiz ay yaşanan gelişmeleri ülke ve bölge bazında incelemeden önce geçen ay Sonuç bölümünde belirttiğim görüşümü bir kere daha tekrarlamak isterim.
Detay
Sebep – Sonuç
Beklenti – Strateji
ABD
3 Kasım tarihinde gerçekleştirilen ABD Başkanlık Seçimleri yoğun bir ilgi ile takip edildi. İlginç bir tesadüftür ki, tam da daha önceki yazımda belirttiğim öngörüleri yaşadık: Trump erken zafer ilan etti, posta oylarının engellenmesini istedi ve hatta seçimin çalındığını belirtti.
İlginin ve Covid-19 sorunlarına rağmen katılımın bu kadar yüksek olmasına biraz şaşırdığımı belirtmeliyim. Ancak süreç hiç sürpriz olmadı. İtirazlar ve suçlamalara rağmen bağımsız kurumların ve güçler ayrılığının sağ duyu ile birlikte üstün geldiği bir sonuç izledik.
Geniş bir katılım sonrası Başkanlık seçimleri için en yüksek oyu alan Biden, aynı zamanda delegelerin oyunu da kazanarak yeter sayı olan 270 sınırını aşarak ABD’nin yeni Başkanı oldu.
Mavi dalgayı yakalamak içinse son olarak Senato’yu da demokratların kazanması gerekiyor. 50 koltuk için demokratlar kazandıkları bir koltukla sayıyı 48’e çıkardı ve bu sorunun cevabını 5 Ocak tarihinde Georgia eyaletindeki seçimlerde göreceğiz.
Bu sonucun küresel siyasette, ekonomi ve finans alanında mutlaka yansımaları olacaktır ve piyasalar bazı konularda çoktan beklentileri fiyatlamış bile görünüyor. En başta da genişleyici maliye politikaları ve çevreci, yeşil politikalar geliyor.
Senato konusunda ise, sadece kişisel bir tahmin olarak, ben demokratların bu alanda da bir zafere ulaşacağını sanmıyorum. Bekleyip göreceğiz.
Biden, Hazine Bakanlığına, FED’in önceki başkanı Janet Yellen’i aday gösterdi. Yellen FED başkanlığı yapan tek kadındır.
Küresel ilişkilerde tecrübesi yanında parasal ve mali politikalardaki donanımı ile önemli bir ekonomist olan Yellen, seçilmesi durumunda bu pozisyona yükselen ilk kadın olacak.
Birleşik Krallık
Geçiş süreci 31 Aralık tarihinde sona eriyor ve Johnson’ın bu hafta AB ile bir anlaşmaya varması bekleniyor.
Ayrılacaktı, ayrıldı, ayrılmasa mıydı derken bitmek bilmeyen bu konunun ekonomik, siyasi ve hukuki anlamda grift yapısı nedeniyle zaten bir imza ile tamamlanmayacağı belliydi. Gelişmeleri yakından takip etmekte fayda var.
Avrupa Birliği
ECB’nin açıklamalarında bütünsel salgının etkilerine ve kapanma kararlarının ekonomik büyümeye yansımalarına sürekli dikkat çekiliyor.
Her ne kadar Madam Lagarde daha önce durgunluk endişelerine gerek olmadığını belirtmiş olsa da verileri yakından izlemekte fayda var.
Almanya
ifo Endeksine göre beklentiler Kasım ayında kötüleşti. İkinci dalganın olumsuz etkileri ve belirsizlik nedeniyle toparlanma sekteye uğramış görünüyor.
Toptan bir yaklaşım yerine detaya bakmakta fayda var. İmalat sanayinde üretim devam ediyor, ancak hizmet sektörü ve ticaret için şartlar biraz ağırlaşmış durumda.
Türkiye
07 Kasım tarihinde TCMB Başkanı Murat Uysal görevden alınarak yerine Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal getirildi. Hemen ardından 08 Kasım tarihinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak istifa etti ve uzun süren bir sessizlik ardından yeni atama ile Lütfi Elvan göreve getirildi.
19 Kasım tarihindeki TCMB PPK toplantısında piyasaların beklentisine paralel bir faiz artışı gerçekleşti.
Sadece para politikasında değil, siyasi, ekonomik ve hukuki alanlarda reform, şeffaflık ve ilkelere bağlılık gibi söylemler görüldü.
TCMB, zorunlu karşılıkta reel kredi büyümesini kaldırdı; ardından BDDK aktif rasyosu hesaplamasına son verip 31 Aralık itibarıyla bunun yürürlükten kaldırılacağını duyurdu.
Normal şartlar altından bu iki önemli gelişme piyasaları alt üst etmeye yeter derecede kötü olduğu hâlde Türk lirası dolar karşısında sert değer artışı sağlarken BIST 100 Endeksi de olumlu mesajları yükselişle teyit etti.
Faiz artışı aslında mevcut durumun görünürde değiştirilmesiydi, ancak politika araçlarında sadeleşme ile verilen normalleşme mesajları piyasada olumlu karşılandı.
Piyasalarda güven unsurunun yeniden tesisi adına değerli olan bu söylemler kısmen yeni kaynak girişine de yol açtı, şimdi uygulama yakından takip edilecektir.
Her iki uygulama da sorunlar içerdiği için bu uygulamalar terk edildiği anda piyasalar yükseliş göstermiştir.
Petrol
Nisan ayında varil başına en düşük $16 seviyesini gören Brent türü petrol fiyatları aşı konusundaki olumlu gelişmelerle Kasım ayında sert bir yükseliş gösterdi.
Kasım ayında $35’dan $49 seviyesine yükseliş aşı yanında Çin kaynaklı talep toparlanmasına da bağlıdır. Ancak OPEC + üyelerinin anlaşma konusundaki sıkıntıları ve ESG faktörü gelecek konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır.
Ergun UNUTMAZ, 01.12.2020
2 Comments
Haluk Demir
Kaleminize sağlık. Çok faydalı notlar çıkarıyorsunuz, ilgiyle takip ediyorum.
admin
Sağ olun Haluk Bey.