Enflasyon Endişeleri ve Çip Krizi
Birikmiş yazıların çoğunu tamamladığım ve çevirisini yapmış olduğum kitapları destekleyecek analizleri de siteye yüklediğim için tekrar diğer çalışmalarıma odaklanmak istiyorum. Ancak gerek finansal piyasaların durumu gerekse de jeopolitik gelişmeler ki buna stratejik önemi haiz ürünlerin üretimindeki darboğazlar da dâhildir bir rahatlama ve dinlenme şansı vermiyor. Bu yüzden keyifle okumak istediğim bir iki kitabı yine ertelemek zorunda kaldım.
Bugün, kısa tutmayı hedeflediğim, grafiklerle dolu ve önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya yer vermek istiyorum. Açıklamalarımı da mümkün olduğu kadar bir iki cümleyle sınırlı tutmaya çalışacağım, ancak olası uzun yazı veya muğlak kalan noktalar için de şimdiden üzgünüm. Gelelim iki bileşeni olan bu konunun temalarına: Enflasyon Endişeleri ve Çip Krizi. Buyrun Grafik 1’de ABD tüketici enflasyonundaki ısınmayı gösteren grafikle başlayalım. Çekirdek enflasyondaki artış eğilimi Nisan ayında ciddi yükselme gerçekleştirmiş:
ENFLASYON: Öncelikle enflasyonun, genel fiyatlar düzeyinde görülen, sürekli bir artış olduğunu vurgulamakta fayda var. Dolayısı ile bir iki ürün değil, tüketicilerin bütçesinde önemli yeri olan ürünlerden oluşan bir sepetin fiyatından bahsettiğimizi belirtmek gerekir. İkinci bir nokta ise fiyatlar düzeyindeki artışın bir defaya mahsus bir artış değil, zaman içerisinde süreklilik gösteren bir olguya dönüşmesi gerektiğidir. Zaten çoğumuzun bildiği bu tanım üzerine kısa bir hatırlatma önemli, çünkü Amerika Merkez Bankası, FED’in şimdiye kadar belirttiği gibi fiyat artışlarının geçici bir karakterde olması ayrı, kalıcı etkilerinin olması ise ayrı eylemleri gerektirir. Hiç lafı dolaştırmadan söyleyeyim, eğer enflasyon kalıcı olacaksa FED’in faiz oranlarında artışa ve parasal sıkılaştırmaya gitmesi beklenir. Bu, bugün endişe yaratan ve tartışılan bir konu olsa da aylar öncesinden bu konuda çekincelerim olduğunu belirtmiş, hatta tam olarak da bu soruyu bir seminerde Sayın Mahfi Eğilmez’e de sormuştum ve Hocamız da olası yansımaları ile birlikte güzel bir yanıt vermişti. Bu sürecin nasıl sonuçlanacağını ne Hocamız ne de biz önceden bilemeyiz, ancak bilgi ve tecrübelerimizle öngörüde bulunup alternatif senaryolara göre eylem planları oluşturmak durumundayızdır. O hâlde şimdi işin biraz detaylarına inelim.
Aslında Covid-19 sonrası görülen muazzam parasal genişleme ile birlikte başlamıştı enflasyon kaygıları. Fakat orada farklı bir durum vardı. Bunun gerekçelerini Sayın Şant Manukyan’ın video ve yorumlarında bulabilirsiniz. Zaten bu parasal genişlemeden dolayı bir enflasyon artışının doğrudan endekslere yansıdığını söylemek pek mümkün değil. Yine de durumu görselleştirmek için bunu yukarıda, Grafik 2 ile son 20 yıl için ekrana yansıttım. Grafikte gri alanlar durgunluk dönemlerini yansıtırken mavi çizgi M2 para arzında görülen artışı ve son dönemdeki sıçramayı ortaya koyuyor. Her ne kadar “Bu kez farklı!” olsa da “Enflasyon, her zaman parasal bir olgudur.” sözünü ve tarihi tecrübeyi cebimize koyarak devam edelim.
Aşılama sürecinin hızlanması ve ertelenmiş talep gibi unsurlar talep enflasyonuna, küresel ölçekte emtia fiyatlarında son dönemde görülen müthiş artış ise maliyet enflasyonuna neden olabilmektedir Bir de üçüncü bir faktör vardır ki ekonomide bunlar arz şokları olarak da adlandırılır, bunlar da yukarıda aktardığım sürece dâhil olmuştur.
Nedir bunlar? İlki, yine çok uzun süre önce kaleme almış olduğum ve Daimler Genel Kurulunda yönetime bir soru şeklinde de yönelttiğim Çip Krizi konusudur. Diğer sıkıntı ise bu hafta başında Twitter üzerinden yazdığım Colonial gibi yakıt dağıtımı alanında çok önemli bir kaynağın bilgisayar korsanlarının saldırıya uğraması ile ABD Başkanı Joe Biden’ın “Stok yapmayın!” çağrısına varan ilginç gelişmeler vardır. Belki bu bir şok değildir, ama piyasaların kırılganlığı konusunda önemli bir göstergedir. Çok değil bir ay önce Süveyş Kanalındaki kaza bile birçok şirketi, tedarik zincirlerini tekrar gözden geçirmeye zorlamıştır.
Önce “Çipflasyon” başlıklı Grafik 3’e bakalım. Aslında çip sorunu geçen yıldan beri gündemde olan, nakiye aşamasında gecikmenin değeri dikkat çeken ve geçen aylarda önemli otomobil üreticilerinin üretimi durdurma kararı ile medyada geniş yer bulan bir konu oldu. Oysa hesap makinesinden, telefonlara, beyaz eşyalara ve sayısız birçok sektör için vazgeçilmez bir girdi olan çip sorunu çok sıkıntılı bir alan. Talep ve üretim arasındaki zaman farkı, yüksek kurulum ve işletme maliyeti, üretim için inanılmaz zor koşullar ve piyasadaki rekabet “o zaman biz de kendi çipimizi üretiriz.” diyebileceğiniz bir çözümü anında etkisiz kılmaktadır. Bu konuda bağlantıdaki Twitter akışımı ve orada yer alan detaylı bir makaleyi okuyabilirsiniz. Yukarıdaki grafikte 10 yıllık tahvillerin nominal getirisi ile enflasyona endeksli menkul kıymetlerin getirisinin farkının Philadelphia Menkul Kıymetler Borsası Endeksi ile ilişkisi yer almaktadır. Korelasyonu alt kısımdan ya da kırmızı ve siyah çizgiden zaten fark etmişsinizdir.
Peki “Emtia” cephesinde durum nasıl? Grafik 4’te artan emtia fiyatlarında ki normalde altın ve petrol akla gelse de keresteden bakıra, soyadan kahveye genel olarak ciddi bir yükseliş görüldüğü ortadadır. Ham madde fiyatlarındaki artışlar üretim yapan firmaların girdi maliyetini yükseltirken imalat yapan şirketler bu artışı çıktı fiyatlarına yansıtmakta ve bu fiyat artışları da tüketicilere enflasyon olarak geri dönmektedir. Grafikte siyah çizgi Bloomberg Emtia Endeksini, kırmızı çizgi ise Kişisel Tüketim Harcamaları (PCE: Personal Consumption Expenditures price index) Enflasyonunu göstermektedir. Korelasyon yine ilave cümleler kurmaktan tasarruf sağlıyor. Mavi çizgi ise PCE için çekirdek enflasyonu ifade etmektedir.
PCE önemli ve enflasyonu takip etmekte FED’in dikkate aldığı göstergelerden birisi olduğu için Grafik 5’te mevcut duruma biraz daha detaylı bakmak istedim. 1970’lerden başlayan grafikte yüzde 10 seviyesi iki kere görüldükten sonra 90’lı yılların ikinci yarısında yüzde 2 seviyesinde istikrar sağlanmıştır. Bu seviye FED’in enflasyon hedeflemesinde dikkate aldığı değerdi. Değerdi diyorum çünkü 2020 Ağustos ayından sonra nokta değil, aralık hedeflemesine geçildi. FED, enflasyon için ortalama yüzde 2 değerini gözetmektedir. Kısa süreli olarak bunun üzerinde oluşacak değerlere veya geçici şoklara karşı müdahalede bulunmayacağını belirtmiştir. İşte olayların karıştığı nokta tam da burasıdır. Jerome Powell mevcut enflasyonun geçici bir etki yaratacağını düşünürken bir grup da kalıcı ve çok yüksek enflasyon geleceğine inanmaktadır. Bu da piyasalarda endişelere neden olmaktadır.
CPI bazında dikkat çeken kategorilere bir bakalım, ardından piyasadaki yansımalara geçeriz. Grafik 6’da aşılama sonrası yeniden açılmanın etkisi ile seyahat ve eğlence alanındaki yüksek artış ABD için fazlasıyla büyüktür. Çip krizi ve Covid-19 nedeniyle ikinci el araç fiyatlarının artışı belki açıklanabilir, ama diğer sektörlerdeki fiyat artışları ilginçtir.
Parasal genişleme ve enflasyon yanlıları hem yukarıdaki konuya hem de Grafik 7’de yer verdiğim konut fiyatlarındaki artış haberine sahip çıkacaklardır diye düşünüyorum. Grafikte, genel hatları ile konut fiyatlarına ilişkin CPI tahminlerinin gerçeklerin yanından bile geçmediği vurgulamaktadır. Eski Hazine Bakanı Larry Summers da bu konuda endişesin dile getirmiştir. Peki piyasalarda neler oluyor?
Grafik 8’de ABD, Almanya ve Birleşik Krallık için kamu borçlarının bir aracı olarak 10 yıllık devlet tahvillerinin getirileri incelenmektedir. Kasım 2020’den itibaren faizlerin seyri her üçü için de yukarı yönlüdür. ABD 10 yıllıkları 1,75 seviyelerini görerek şu anda 1,60 civarında bulunmaktadır. Almanya’nın ise eksi bölgede bulunduğuna özellikle dikkat çekmek isterim.
Grafik 9’da ise S&P 500 Endeksi için hesaplanan getirilerin 10 yıllık tahvillere göre ne kadar fazla bir getiri sağlaması gerektiği ele alınmaktadır. Risksiz getiri oranının üzerinde bir getiri elde etmek kişilerin ilave risk almalarının temel belirleyicisi olmaktadır ve bu da ERP: Equity Risk Premium olarak adlandırılan Hisse Senedi Risk Primi ile gösterilir.
Son olarak Grafik 10’da ABD doları ve ons bazında Altın fiyatlarını inceledim. Görüldüğü üzere Mart başından beri yükseliş eğiliminde olan Altın fiyatları enflasyon endişelerinin artmasıyla birlikte düşüş göstermiştir. Çıkış trendi hâlâ bütünlüğünü korusa da uzun vadeli tahvillerin faizi ile altın fiyatları arasındaki birlikte hareket etme eğilimi yukarıdaki yazıda yüzde 50 olarak belirtilse de şimdiye kadar buradan çıkan sonuç tek yanlılık göstermektedir. Diğer taraftan DXY Endeksi ile birlikte yapılacak bir değerlendirme ve altının güvenli liman olma özelliği analizlerde bir kenarda durmalıdır.
10 Grafik ile ENFLASYON ENDİŞELERİ VE ÇİP KRİZİ konularında kendim için mevcut durumu anlamaya yönelik yürüttüğüm bu çalışmanın ve önümüzdeki dönem için geliştirdiğim stratejinin sizler için de faydalı olmasını dilerim.
Ergun UNUTMAZ, 15.05.2021
One Comment
zortilonrel
I like this site so much, saved to my bookmarks.