Book Reviews,  Various

Küçük Prens

Antoine de Saint-Exupéry


Bazen dinlenmek, bazen kendimizi geliştirmek için bazen de çocuklarımızın gelişimine katkı sağlamak için kitap okuruz. Nedeni, gerekçesi bunlarla sınırlı değil tabi, ama aslına bakarsanız bence kitap okumak ve bir şeyler öğrenmek için sayısız bahane bulabiliriz. Okumaya fırsat bulmak ise biraz özveri ve planlama gerektiriyor. Neyse sözü uzatmadan doğrudan konuya geçeyim.

Saint-Exupéry,’nin bu ünlü kitabını yıllar önce Fransızca okumuştum ve sade, basit anlatım yanında fikirlerin derinliğine ve önemli gibi görünen şeylerin ne kadar da önemsiz olduğu düşüncesine hayran kalmıştım. Bilmiyorum belki de varoluşsal psikoloji kapsamında sayfalar dolusu anlatılabilecek bir konunun kısaca sunulması, belki çocukların bakış açısından ve resimlerle aktarılmasıydı etkileyici olan. Basit şeylerden mutlu olabilme öğretisi yanında, anlamaya yönelik sorulan ısrarlı sorular, bu sorulara verilen cevapların özünde anlamsızlığı ile çocuklar ve yetişkinlerin hayata bakışındaki örneklerin bu yönteme derinlik kattığını özellikle belirtmek isterim.

Sonuç olarak beğendiğim, yıllar içinde İngilizce metnini de bir bahaneyle bitirdiğim, çok sonra da kızıma Almanca versiyonunu okuduğum güzel bir kitaptı bu. Geçenlerde Mahfi Eğilmez Hocamızın beğendiği kitaplar arasında “Küçük Prens” eserini sayması üzerine hem geçmişte okuduğum bu kitap hakkında yorum yazmamamın eksikliğini gidermek hem de bu vesileyle farklı dillerdeki yorum farklarını ortaya koymak adına bir yazı hazırlamaya karar verdim.



Yanlış anlaşılmamak için izninizle öncelikle bir iki konuyu açıklığa kavuşturalım: Farklı kültürleri ve dilleri keşfetme sürecini bir zenginlik, hayata ve olaylara bakışınızı değiştiren bir unsur olarak gördüğüm için bu öğretiye çok miktarda zaman, para ve emek ayırdığımı belirtmek isterim. Ne var ki dil öğrenmek için gereken çaba, kaynak ve zaman ile öğrenilen dili kullanmadıkça unutmanın hızı ve kolaylığı arasındaki asimetrik ilişki son derece üzücüdür. İkinci bir noktaysa yabancı dili iyi olan bir kişi anadiline yapılmış olan bir çeviri eseri okurken bazen kaynağı görmeye bile ihtiyaç duymadan, çeviri metindeki sorunları ve farklılıkları hemen fark eder. Dolayısıyla bu yazının ilerleyen bölümünde incelememde dikkatimi çeken hususları da paylaşacağım.

Yazar Hakkında:

(Photo: Agence France-Presse (NY Times online) [Public domain], via Wikimedia Commons)

29 Haziran 1900’de Lyon, Fransa’da aristokrat bir ailede dünyaya gözlerini açan Antoine de Saint-Exupéry, henüz daha küçük bir çocukken babasını kaybetmiştir. 4 kız kardeşi ve annesiyle birlikte akrabalarının yanında, rahat bir yaşamın nimetleriyle büyüyen Saint-Exupéry 12 yaşında ilk kez bindiği uçak gezisinden çok etkilenmiştir.

Fransa’da katolik bir eğitim aldıktan sonra Birinci Dünya Savaşının çıkmasıyla İsviçre’de yatılı bir okula gönderilen Saint-Exupéry 1917 yılında Fransa’ya dönmüş ve eğitimine devam etmiştir. Her ne kadar Paris Deniz Harp Akademisine gitmek istese de puanları yetmediği için Güzel Sanatlar Fakültesinde, Mimari eğitimi almıştır.

Hayallerinin peşini bırakmayarak ve biraz da kaderin yardımıyla, 1921 yılında zorunlu askerliği sırasında uçuş yapma fırsatı elde etmiştir. Önce tamir işleriyle başlayarak ilerleme kaydetmiş ve sonradan da Kuzey Afrika’daki üste pilot olabilmiştir. Bir pilot olarak tecrübelerinden yola çıkarak yazar olma yönünde de yeteneklerini sergileyen Saint-Exupéry’nin ilk çalışması “The Aviator” 1926 yılında basılmıştır. “Southern Mail“, “Night Flight” gibi çalışmaları yanında “Wind, Sand and Stars” adıyla yayımlanan anıları da mevcuttur.

Saint-Exupéry’nin ölümü ise hikâyeleri gibi gizemlidir. 31 Temmuz 1944 tarihinde, işgal altındaki Fransa’ya gitmek üzere bir görev için çıktığı Corsica’dan sonra kendisinden bir daha haber alınamamıştır. Geri dönmediği ve uçağı da bulunamadığından görev sırasında ölmüş olduğuna karar verilmiştir. Bu gizem; 2000 yılında Marsilya açıklarında bir aletli dalış yapan dalgıcın, bir uçak enkazı keşfetmesi ve bu uçağın Saint-Exupéry’e ait olduğunun anlaşılmasıyla son bulmuştur.


Kitap Hakkında:

Edebi anlamda, yetişkinler için çocuk masalı şeklinde nitelenebilecek olan “Küçük Prens” adlı kitap, uçağı Sahra Çölüne düşen ve orada küçük prensle karşılaşan bir pilotun hikâyesini konu almaktadır. Başka gezegenden gelen bu prensle pilotun konuşmalarının yavaş ve üzerinde düşünülerek okunması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bazen bilmek, anlamaya yetmez ve anlamak da değişikliği kendiliğinden getirmez.


İlk olarak 1943 yılında Fransızca ve İngilizce olarak ABD’de basılan bu kitap sonradan 200’ün üzerinde farklı dile de tercüme edilmiştir. Yazarın kendi çizimlerinin genelde bu çevirilerde korunduğunu ve esere derinlik kattığına inanıyorum. 20. yüzyılın en popüler çalışmalarından biri olan bu kitap, aynı zamanda tüm zamanların en çok satan kitabıdır. Kütüphanemde eksik olan Fransızca versiyonu da aslına uygun çevirileri kontrol etmek için satın aldığımı düşünürsek ben 4 tane alarak bu istatistiğe de katkı sağlamışım.🙂


Yirmi yedi kısa bölümden oluşan kitapta Küçük Prens’in farklı gezegenlere yolculukları ve burada karşılaştığı kişilerin hayata bakışları üzerinde düşünmeye değer derinlikte. Kral, kendini beğenmiş bir kişi, sürekli içki içen bir kişi, iş adamı, sokak lambası yakan bir adam, coğrafyacı ile tanıştıktan sonra yedinci gezegen olarak Dünya’ya gelir ve burada hikâyenin diğer kahramanıyla karşılaşarak gözlemlerine dayalı bir sohbete dalarlar.


Çeviriler Üzerine:

Öncelikle çeviri anlamındaki kelime, Latince “translatio” ifadesinden gelmektedir ve “bir yerden, başka bir yere taşınma, nakil” eylemini ifade eder. Bu nedenle de benim şahsi düşüncem; çevirmenin, yazarın üslubunun önüne geçmeden, metni ve yazarın ifadelerini aslına en yakın şekilde, bir dilden diğerine aktarması yönündedir. Elbette ki farklı kültürlerin doğası gereği dilde esneklik ve bazı noktalarda faklılıklar olabilir, ancak bunların ya dipnotlarla ya da metnin sonuna eklenen açıklamalarla okuyucuya belirtilmesi gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde kitabını çok beğendiğimiz yazarın başka bir kitabı bize son derece farklı gelir ki bu da çevirideki yorumdandır. Diğer taraftan her çeviri muhakkak bir yorum içerir, ancak metni olduğu gibi aktararak yorumu okuyucuya bırakmanın daha yerinde olduğu kanaatindeyim.

Bu kısa not ile şimdi üç dildeki çevirilere hızlıca bir bakalım:

İthaf sayfası için karşılaştırma

Yukarıdaki karede kitabın ithaf sayfasının Fransızca aslı ile İngilizce, Türkçe ve arka planda Almanca çevirileri yer almaktadır. Metinde yer alan 100 bin frank ifadesi Almancada marka dönüştürülmeden 100 bin frank, Türkçede 100 bin lira olmuştur. Gerçi İngilizce metinde aynı değerin 4.000 pound olduğu düşünülürse biz ekonomistler için çapraz kur hesabı kitabın farklı baskılarında bir kolaylık sağlayacak gibi. Neyse Almanca ve İngilizce çevirilerdeki bunun gibi ufak detaylarla başınızı ağrıtmadan Türkçe çeviriye geçiyorum:

İlk olarak Sayın Cemal Süreyya’nın ve Tomris Uyar‘ın çevirilerinin farklı bir yorum getirdiği bilinen bir gerçek ve sanırım kelimeleri kullanış tarzı ve seçtiği yapılar Türk kültüründe kabul gören bir yaklaşım olmuş. Saygı duyuyorum tabi, ancak genel görüşümü yukarıda aktardım. Bilemiyorum belki de teknik metinlerle, edebi metinlere göre daha fazla içli dışlı olduğumdandır bu, ama tarz olarak metni olduğu gibi yazarın kalemine yaklaştırmaya daha değerli bulurum.

Konuyu somutlaştırmak için yukarıdaki görselden devam edelim: İngilizce ve Almanca (“Bu koca adam, dünyada sahip olduğum en iyi dosttur” şeklinde çevirebileceğim metinlerde) hem olumlu bir ifade hem de dostluğun hâlâ devam ettiğini gösteren geniş zaman kullanılmışken Türkçe metin: “Şimdiye kadar bu adamdan daha iyi bir başka dostum olmadı.”  şeklinde hem olumsuz ifade biçimi hem de geçmiş zaman vurgusuyla çevrilmiştir. “Şimdiye kadar” zarfı ve geçmiş zaman ifadesi maksatını aşarak okuyucuda artık söz konusu kişinin öldüğü ya da artık onun yerini başkasının alabildiği çağrışımlarına kapıyı açmaktadır. Oysa yazar bu dostluğun hâlâ sürdüğünü yazmıştır. Bir başka not da İngilizce metinde yer alan “dünyada” ifadesinin Almanca ve Türkçe metinlerde bulunmamasıdır. Oysa Fransızca aslında bu kelime mevcuttur. “Koskoca adam” ifadesi ise çocuklara yönelik bir dil açısından yoruma girdiği için itirazım yoktur, hatta “yetişkin adam” ifadesinden daha iyi bile olmuş diyebilirim.

İkinci bir noktaysa “İşte gerekli değişikliği yapıyorum.” ifadesindedir. Yine bir yorum var: “İthaf etme, adama” kelimesi kullanmak yerine “gerekli” kelimesi eklenmiş. Aslında bunun gerekmediğini yazar yukarda nedenleriyle açıklıyor ve ithaf etme şeklini değiştiriyor.

Üçüncü bir noktaysa “Çocukluk günlerindeki Léon Werth için” ifadesini ben çok farklı düşünüyorum. Çünkü burada kastedilen, benim yorumuma göre: “Bir zamanlar küçük bir çocuk olan Léon Werth’e” şeklindedir. Yazar, kitabı Léon’un çocukluk günlerine değil, koca bir adam olan Léon’a adıyor. Ancak bir zamanlar onun da küçük bir çocuk olduğunu belirterek çocuklardan kendisini mazur görmelerini diliyor.

Bu şekilde sayfa sayfa gitmeyeceğim, ancak sanırım vermek istediğim mesaj anlaşılmıştır. Mümkünse her bilgiyi kaynağından öğrenmek esastır. Çünkü çeviri sürecinde eğer metin aslına uygun bir şekilde değil de yorumlarla başka bir dile aktarılırsa ve bu yorumlar okuyucunun takip edemeyeceği şekilde metne işlenirse hangi ifade yazarın, hangisi çevirmenin bilemeyiz ve okuyucu olarak bağımsız kararlar oluşturamayız.


Bir özel not:


Son olarak bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. Aristokrat bir ailede yetişen, savaş pilotluğu yapabilecek donanıma sahip ve kitaplar yazacak kadar çok kitap okumuş bir kişinin “diktatör” kelimesini yanlışlıkla kullanacağına inanmıyorum.


Her ne kadar bu kitap bir kurgu ürünü de olsa Türk ifadesi o metinde geçiyorsa artık kurgudan çıkıp politika alanına geçilmiştir. Kuramları sadece giydiği kıyafet nedeniyle ciddiye alınmayan bir bilim adamı için Avrupa ön yargısının eleştirildiğini düşündüğünüz bir anda, yazar konuyu bambaşka bir yere çekiyor. Tam da bu konuda modernleşme sağlayan, kılık kıyafet devrimini gerçekleştirerek bilim adamının kuramlarının kabul görmesi için zemin oluşturan kişiyi son derece yanlış tanıtıyor! Açıkça yazılmasa da Saint-Exupéry tarih aralığı ve içerikle Mustafa Kemal Atatürk‘ü hedef alarak “diktatör” yakıştırmasını kullanıyor. Cumhuriyeti kuran, demokrasiyi getiren ve bu günü de ulusal egemenlik ve çocuk bayramı olarak ilan eden bir kişiyi! Zamanın oldukça ilerisinde görüşleri olan, bilim ve mantığı esas alarak, yok olma noktasından çağdaş bir medeniyet kurulmasına olanak tanıyan kişiden bahsediyoruz. Dolayısıyla nasıl iyiye iyi diyorsam Saint-Exupéry’nin bu kasıtlı tercihini de eleştirmeden geçemeyeceğim.

Hoş, okuduğum Türkçe çeviride bu kısım “... dediği dedik bir Türk önderi ...” şeklinde çevrildiği için yazarın bu düşüncelerinden haberdar olmayan okurların yazara yaklaşımı da farklı olacaktır. Bu kitabın çok sayıda farklı çevirisi de benzer bir yöntem izlemiştir diye düşünüyorum. Diğer çevirileri de bu bilgiyi bir turnusol kâğıdı işleviyle kullanarak inceleyeceğim. Ticari kaygılarla bu tür bir değişiklik yapılmış olabileceğini ve Türkiye için hassasiyeti anlasam da bu kitabın İncil’den sonra en çok çevirisi yapılan kitap olduğunu ve tüm dünyadaki çocukların maalesef bu yanlış ve kasıtlı yakıştırmayla büyüdüğünü görmek üzücü. Dolayısıyla bir şey değiştirilmek isteniyorsa başlangıç yeri yine kaynak oluyor.

Sorgulayan bir zihin ve açık bir düşünce yapısıyla keyifli okumalar dilerim.

Ergun UNUTMAZ, 17.09.2021


FR Le Petit Prince – Antoine de Saint-Exupéry: Soleil & Vent, 10/2018.

TR Küçük Prens – Antoine de Saint-Exupéry, Çeviri: Cemal Süreyya & Tomris Uyar, Can Sanat Yayınları A.Ş., İstanbul, 23. Basım, Şubat 2021.
EN The Little Prince – Antoine de Saint-Exupéry, (Fransızcadan çeviri), Katherine Woods, Egmont, London, 2009.
DE Der kleine Prinz – Antoine de Saint-Exupéry, (Fransızcadan çeviri), Susan Niessen, Loewe, Bindlach, 2.Auflage 2016.

4 Comments

  • Ahmet

    Harika bir inceleme yazısı olmuş teşekkürler.
    Not: Ankara da yaşayan bir Eskişehir’liyim. Müzeden yeni haberim oldu. İlk fırsatta ziyaret edeceğim.

  • Gül Ezgi KARAMAN

    Merhaba Ergun Bey,

    Sayfanızda Küçük Prens kitabı için bir alan açtığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız kıymetli. Ben küçük bir ekleme ve güncelleme yapmak isterim. Kitap bu hafta itibariyle 476 dil ve lehçeye çevrilmiştir. Ayrıca bu dilleri görmek, incelemek isteyenler Eskişehir’de bulunan biz koleksiyonerlerin katkıları ile açılan Küçük Prens Kitap Müzesi’ni ziyaret edilebilir.

    Sevgiler.

    • Ergun UNUTMAZ

      Teşekkür ederim Ezgi Hanım,

      araştırırken 400’ün üzerinde dil ve lehçe ifadesini görmüştüm, ancak kaynağı doğrulayamadığım için o şekilde yazmıştım.
      Bilgi için sağ olun.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *