The World Ahead 2025
Yine bir yılın sonuna geliyoruz ve The Economist dergisi önümüzdeki yılın nasıl geçebileceğine dair kapsamlı, özel sayısını yayımladı. Bu özel sayılarından öne çıkan haberleri son 5 yıldır Türkçe olarak bu sayfada paylaşıyorum. The World Ahead 2025 sayısı için de okuduğum makalelerden ve 21 Kasım tarihinde katıldığım abonelere özel çevirim içi yayından not aldığım konular aşağıda sizleri bekliyor. The Economist dergisinin yardımcı editörü ve bu özel sayının editörü olan Tom Standage‘ın “Önümüzdeki yıl için izlenecek 10 eğilim” başlıklı yazısı da bu anlamda yol göstericidir.
Yeni sayının tanıtımına geçmeden önce bir konunun özellikle altını çizmek isterim. Her ne kadar sayılı da olsa gerçekten yazıları okuyup paylaşım yapanlar var ama böylesi popüler bir konuda komplo teoricileri, beş aile taraftarları ve adını ne koyarsanız artık iki satır yazı okumadan The Economist dergisinin öngörülerini resme bakarak yorumlayan büyük bir kitle var. Magazin açısından hoş, hatta değişik fikirlerle karşılaşmak açısından bunlar eğlenceli bile. Ancak içerikle ilgisi olmayan, kafadan atma bu yorumları yatırım kararlarında dikkate alanlar ciddi bir hata içinde olurlar. Dolayısıyla sağlıklı bilgiyi tercih etmekte ve geçmiş sayının performans değerlendirmesini yapmakta büyük fayda vardır. Gerçi derginin editörü bir gazeteciyiz yatırım bizi ilgilendirmiyor dese de bunu farklı düşünen geniş bir kitle var. Dileyenler için ilgili bağlantıları ekledim. Böylece hem benzer temaların kullanımını hem de tahmin performansını ölçebilirsiniz:
The World in 2020
The World in 2021
The World Ahead 2022
The World Ahead 2023
The World Ahead 2024
Kapsamlı bu yazı üç bölümden oluşmaktadır. Kemerlerinizi bağlayın ve başlayalım.
1 – Önümüzdeki yıl öne çıkabilecek temalar
2 – Kapak analizi
3 – Sektör analizi
1 – 2025 Yılında Öne Çıkabilecek 10 Konu
Az önce The Economist dergisinin bu özel sayısı hakkında sadece kapak resmi ile yapılan yorumların kahve falından daha sağlıklı olmadığını belirtmiştim. Oysa içerikte yer alan onlarca sayfalık bilgi, veriler ve araştırmalar oldukça değerlidir. Ayrıca bir ara çalışmalarına katıldığım süper öngörü modellerinin oldukça etkileyici olduğunu ve kalabalıkların bilgeliği şeklinde işleyen veri analiz yöntemlerinin muazzam bir gücü olduğunu da belirtmek isterim. Ancak günün sonunda bunlar yine de nitelikli tahminlerdir ve dikkatli yaklaşmak gerekir.
Son olarak bunun bir çeviri ve özet çalışma değil, benim kendi yorumlarımı da içeren bir yazı olduğunu, sizlerin yatırım ve alım satım kararlarınız için bir dayanak teşkil etmemesi gerektiğini de belirtmek isterim. Bu vesile ile keyfili okumalar ve şimdiden iyi bir 2025 yılı dilerim. 🙏🏻🙋🏻♂️
Birleşmiş Milletler 2025 yılını Uluslararası Kuantum Bilimi ve Teknoloji Yılı olarak ilan etti. Bunun arkasındaki gerekçeyse Heisenberg, Born ve Jordan’ın geliştirmiş olduğu matris mekanizmasının ve Schrödinger’in formüle ettiği dalga mekanizmasının 100. yılının kutlanacak olmasıdır. Hatırlarsanız 2022 yılı da Uluslararası Cam Yılı olarak ilan edildiğinde Cam Devri başlığı altında detaylı bir rapor hazırlamıştım. Bu kez sadece The Economist dergisinin ince göndermesiyle doğrudan konulara geçeceğim. Schrödinger’in kedisi deneyinde kutuyu açmadan kedinin canlı mı yoksa ölü mü olduğunu bilemeyiz ve aynı durumda her ikisi de geçerlidir varsayımı bulunur. Amerika’da gerçekleşecek seçim geçen senenin bile kapak konusuydu ve artık seçim geride kaldığına, sandık açıldığına göre hangi durumda olacağımızı görebileceğiz.
Editör Tom Standage makalesinde; geçen sene neleri iyi neleri kötü tahmin ettikleriyle başladı ve derginin kökü birikimine vurgu yaptı. Geleceğe yönelik tahminlerin güvenilirliği için esasen bu tür geri bildirimleri çok faydalı buluyorum. Ama bundan çok daha değerli ve ironik bir yorumsa kapak analizi taraftarlarını üzecek açıklamaydı. “Burada gizli bir mesaj yoktur.” Biz öne çıkan gelişmeleri ve önemli olayları kapağa taşıdık, ama youtube girerseniz ne kalıplar görürsünüz. İçeriği okumadan yapılan bu yorumlara aldırış etmeyin tadındaki serzenişiydi. Buyrun Standage’in aktardığı 10 başlığa geçelim:
1 – Amerika’nın seçimi: Donald Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı olarak seçilmesi her şeyi değiştirecektir. Gümrük vergilerinden, küresel ticarete, finansal piyasalardan göç politikasına birçok alanda farklı politikalar izleneceği zaten belirtilmişti. “Önce Amerika” politikaları ve jeopolitik alanda atılacak adımlarsa belirleyici olacaktır. Ukrayna-Rusya, Tayvan ve hatta İran ilk akla gelen ve çözüm bekleyen alanlar.
2 – Oy verenler değişim bekliyor: 2024 yılı dünyada seçimlerle geçti ve mevcut iktidar partilerinin politikalarından memnun olmayan seçmenler değişim isteklerini sandığa yansıttı. Acaba bu değişim gerçekleşecek mi yoksa gelen gideni aratacak mı bunu ilk 100 günde az çok anlarız. Trump’ın vaatlerini gerçekleştirmesi kolay değil ve önemli sınırlamalara tabi olsa da ilk başkanlık dönemine göre eli oldukça rahat.
Elektrikli araç zorunluğunu Biden yönetimi getirmişti ve bunu idari bir kararla ortadan kaldırmak zor olmayacaktır mesela. Bürokratik engelleri aşmak ve düzenlemelerde kolaylıklar getirmek de Elon Musk sayesinde (!?) mümkün görünüyor. Doların güçlü ve uluslararası rezerv para statüsü devam edecektir. Yine vergi indirimlerini uzatma konusunda da Trump’ın Kongre’de sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum. Ancak sınırlara kilit vurmak, göçmenleri sınır dışı etmek gibi Amerikan tarihinin en büyük operasyonunu yerine getirmek daha çok politik söylemler gibi durmaktadır. Gümrük vergileri için de benzer şekilde düşünüyorum. Elbette bir artış yapacaktır, ama bu karşılıklı ticaret savaşı başlatacak ya da ticareti sekteye uğratacak ölçüde olmayacaktır.
3 – Yayılan bir kargaşa: 20 Ocak tarihinde ABD Başkanlık görevini devralacak Trump tarihin en sorunlu dönemlerinden birinde bu görevi üstlenecek. Çin’in engellenmesi politikası, Ukrayna’ya destek ve Putin’le olan ilişkiler, Orta Doğu’da çatışma ve savaşların nasıl barışa dönüşebileceği, Kuzey Kore, Tayvan, İsrail ve Afrika için izlencek politikaları düşününce Trump ya anlaşmalarla bu sorunları çözerek tarihe geçecek ya da sorunları daha da büyüterek tarihe geçecek. Ama iz bırakacaktır.
4 – Korkutucu gümrük vergileri: Aslında Çin ile ticaret savaşları 2018 yılında başlamıştı ve eğer uluslararası ilişkiler, strateji ve ekonomi bağlamında araştırma yapmayı seviyorsanız Tukidides Tuzağı okumaya değer, oldukça kapsamlı bir alan. Aşağıdaki grafikte sağ kısım bu uygulama sonrası yatırımlarda düşüş, büyümede sorunlar ve artan oynaklık, belirsizlik durumunu gösteriyor. Bunları Trump’ın ikinci döneminde de yaşayabileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla finansal piyasalar açısından zor bir dönem olacağı kesin. Grafiğin sol tarafıysa ayrıca önemli, çünkü gümrük vergilerinin arttırılmasıyla ticarete konu malların fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan enflasyon net bir şekilde uyarı sinyalleri veriyor. Trump yönetiminin Çin dışında, tüm dünyaya yüzde 10 veya yüzde 20 aralığında bir gümrük vergisi koymasının enflasyon üzerinde mutlaka yansımaları olacaktır. Tabi enflasyonda fiyat geçişkenliği, talep esnekliği ya da karşı tarifelere gidilip gidilmeyeceği gibi çok sayıda değişken var. Zaten bu da belirsizliğin artması demek ve piyasaların hoş karşılamayacağı bir durum.
5 – Yeşil enerji ve temiz teknoloji: Çin’in güneş panelleri, pil ve elektrikli araç konusunda içeride sunduğu destekler sadece ekonomiyi ayakta tutmakla kalmadı dış piyasalarda da rekor düzeyde ithalat ve Çin lehine pazar payı kaybıyla sonuçlandı. Küresel ısınma ve sera gazı salımı açısından zirve değerlerde bulunulmasına rağmen yeşil politikalara ne kadar ve ne hızda devam edileceği önemli. Bu alanda değişiklikler gelebilir.
6 – Enflasyon sonrası dünya: Büyük merkez bankaları enflasyonla mücadelede zor kısmı geride bırakarak faiz indirimlerine başladı. Ancak enflasyonun sorunun aşıldığı ve yüzde 2’lik hedeflere ne zaman ulaşılacağı hâlâ tedirgin edici. Hatta bu konuda hedefi yukarı çekme eğilimilerini artan oranda görebileceğimiz kanısındayım. Daha büyük sorunsa bütçe açıklarının durumu. Vergileri arttırmak, harcamaları kısmak ya da ikisini birden yapmak gerekirken ikisinin de yapılmak istenmemesi siyasi anlamda anlaşılırdır. Ama burada risk yükselmektedir.
7 – Asırlık sorular: Joe Biden’ı yaşlı olduğu için eleştirenler aynı zamanda ABD tarihinin en yaşlı başkanını da seçmiş bulunmaktadır. Biden 81 yaşında adaylıktan çekilmişti ve Trump 78 yaşında aday olarak girdiği yarışı kazanarak tarih sayfalarında ayrı bir yer de edindi. Dünya nüfusu yaşlanırken siyaset sahnesinde de yaş ciddi bir sorun hâline geldi. Bu alanda halklar daha iyisini, dinamik, genç ve başarılı liderleri hak ediyor.
8 – Yapay zekâ için çatırtılar: Mevcut şartlar altında iş dünyası tarihi bir kumar oynamaktadır. YZ için veri merkezlerine harcanan para 1 trilyon doları aşmıştır. Hayatı kolaylaştıran yenilikler ve başarılı sonuçlar üretse de yatırımların karşılığı alınabilecek mi yoksa bir noktada iş “balon” yakıştırmasıyla yatırımcıların paralarını çekmesiyle domino etkisiyle yıkıma mı dönecek?
Büyük modelleri geliştirmek için muazzam bir enerji ihtiyacı vardır. Mesela büyük dil modeli olarak geçen çalışmalardan GPT-4’ü geliştirmek için harcanan enerjiyle Amerika’daki 5.000 evin bir yıllık enerji ihtiyacı karşılanabilirdi. Bundan bir önceki model olan GPT-3 için bu değer sadece 100 idi. Yani teknolojinin gelişimi enerji ihtiyacı açısından astronomik bir hızla büyümektedir.
9 – Seyahat sorunları: Jeopolitik gerilim tırmandıkça ve güvenlik riski oluştuğunda turizm, havacılık ve ulaşım gibi sektörler ciddi anlamda sıkıntı yaşamaktadır. Ülkeler nadiren de olsa hava sahasını uçuşa kapatabilmektedir ve bu sadece iş, seyahat ve turizm açısından bireyleri değil kargo taşımacılığını ve üretimi de etkilemektedir. İkinci bir kısıtlama şekliyse hava sahası uyarısı şeklindedir ve daha yaygın bir oranda görülmektedir. Ülkeler, kendi hava yolu şirketlerine bazı rotaları önermektedir. Muhtemelen 2025 yılında bu tür durumlarla yine karşılacağız.
10 – Sürprizlele dolu bir hayat: Geleceğe doğru isabetli bir yol alabilmek için muhtemel olmayan şeyleri öngörebilmek yardımcı olabilir. Daha önce imkânsız olarak görülen şeyler şimdi standart olarak algılanılıyor. Bu bakımdan The Economist dergisi 10 başlıkla hayal gücünü geniş tutmuş. Bunlar: bir güneş fırtınasının neden olduğu küresel aksaklıktan yeni bir küresel salgına kadar uzanıyor. Ay’da çalışacak telefon şebekesi ne işe yarar demeyin Rusya’nın uzaya konuşlandırdığı nükleer silahlara karşı birilerini aramak isteyebilirsiniz ya da dünya dışı yaşam için kanıtlar bulunabilir. Hayvanlar adına açılacak banka hesapları, su akışlarındaki değişiklikler, volkanik patlamalar, antik metinlerin okunması için teknoloji desteği ve doping kullanımını destekleyen spor müsabakaları görebileceğimiz düşük olasılıklı olaylar arasında sıralanmış.
2 – The Economist Özel Sayı Kapak Analizi
Bu kadar sıradan temaların kullanılıp bu kadar popüler olan başka bir şey yoktur sanırım. 2020 yılına kadar son derece ilginç ve heyecan uyandıran temalar kullanan dergi bana göre 2021 kapağıyla hayal kırıklığı yaratmıştı. Zaten 2022 yılında “The World in …” yerine “The World Ahead …” şeklinde isim değişikliği ve yeni editörle çalışmaya geçilmiştir. 2022 – 2023 – 2024 ve 2025 kapakları bu anlamda aynı kalıbın ürünleridir ve açık fikrimi sorarsanız yaratıcılık kaybolmuş, tekrarlayan bir döngü oluşturulmuştur. Zaten Standage açıklamasında gizli bir mesaj olmadığını, öne çıkan başlıkları bu şablonda yerleştirdiklerini belirtiyor. Yuvarlak bir hedef tahtasının farklı dilimleri ve bölümleri öne çıkan temaları görselleştirirken enerji, zaman, silahlanma, teknoloji, sağlık, uzay, dünya liderleri, finansal temalar ve tek yıllarda siyah, çift yıllarda beyaz zemin kullanımı hata yapmayı payını azaltan bir güven çemberi sunmaktadır. Oysa ben The Economist gibi güçlü veri ve yazar kadrosuna sahip bir dergiden daha yaratıcı bir tasarım beklerim.
Bu arada yukarıda saydığım zaman temasının kum saati yerine Satürn, Ay’ın evreleri ya da dijital-analog saat ile temsil edilmesi yaratıcılık değildir. Her sene farklı işte diyenler olursa bunu da belirteyim. Benzer şekilde her sene bir köşeye yeşil enerji vurgusuyla yel değirmeni, güneş paneli vb. yerleştirmek de geçen sene olmadı belki bu sene olur demek gibi kalıyor. Hemen söyleyeyim, 2021 dâhil her kapakta yer alan rüzgar enerjisi simgesi bu yıl yok. Belki bu yıl olur 🙂 Yeşil enerji otomotivde vücut bulurken nükleer risk bu yıl ön plana çıkmış durumda. Ayrıca bu yıl siyah kırmızı teması korunurken arka planın soluk bir sarıyla renklendirilmesi kısmen değişiklik olmuş. Bu uzun giriş sonrası buyrun detaylara geçelim.
2025 yılı için hazırlanmış kapak tasarımına gelirsek;
Yukarıda belirttiğim 10 başlık kapakta yer aldığı gibi bunlara ilave bazı detaylar da var. Hızlı bir bakışla, 2024’te dünya gündemi seçimlerdi ve bunun devamı şeklinde 2025 yılında merkezde ABD seçimlerini kazanan Donald Trump yer alıyor. Tabi Trump’ın diplomasi, askeri-ticari anlaşmalar ve siyasi alanda atacağı adımlar küresel dengeler için önemli. Bu nedenle kapakta Çin – Xi Jinping, Rusya – Vladimir Putin, Avrupa Birliği – Ursula von der Leyen gibi önemli aktörler de mevcut. Bu güç grupları “Önce Amerika” politikasına ne kadar katılır tartışılır. Diğer portre Ukrayna – Volodimir Zelenski için ayrılmış. Bunu da daha önceki kapaklarda yorumlamıştım ve değişen bir şey yok. ABD ve Avrupa bu savaşta Ukrayna’ya ne ölçüde destek verecek ve Rusya’yı daha ne kadar dışlayacak?
Geçtiğimiz hafta Biden’ın politika değişikliği ile Ukrayna dışında kullanılan ATACMS ve yine İngiltere-Fransa yapımı Storm Shadow füzelerinin işgal altındaki toprakların ötesinde kullanılması bunun işaretleri. Trump göreve gelene kadar Ukrayna’nın büyük kazanımlar sağlaması zor. Rusya’nın da bir anlaşma olacaksa işgal ettiği topraklardan vazgeçmesi pek akla yatkın değil.
Siyah, kırmızı ve soluk sarı kapak tasarımın işaret ettiği çağrışımlar; tehlike, aciliyet ve mevcut düzenin bozulmasıdır. Bunlar da bölgesel veya daha genel bir ölçekte çatışma, savaş, artan gerilim ve belirsizlik dolu bir yıl hissi vermektedir. Silahlı çatışma, ölüm ve dehşet verici senaryolar arasında gerçekçi ve rahatsız edici olan iki unsur var. Bunlardan ilki ABD’nin NATO ittifakına verdiği destekten vazgeçmesi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle daha da önem kazanan bu durum, ordusu olmayan Avrupa Birliği için ciddi anlamda askeri harcama bütçesi anlamına gelecektir. Türkiye’nin de ABD – Rusya – Avrupa ekseninde geçmiş politikaları izlenirse burada da sıkıntılı bir süreç oluşabilir. İkinci unsursa kapakta yer verilen radyoaktif tehlike, atom enerjisi ve nükleer silah kullanımına ilişkin üç ayrı görseldir. Silahlanma yarışının nükleer boyutu da kapsayarak artışı güvenlik endişeleri ve istikrarsızlık getirebilir.
Füze ve roketlerden bahsetmiş ve nükleer silah vurgusu yapmışken kapakta yer alan roketin bunların dışında bir açılımı var. Burada uzay yolculukları, keşifler, teknolojik gelişim ve SpaceX gibi başarılar söz konusu. Rusya’nın uzayda uyduları etkisiz kılabilecek nükleer bir silah yerleştirme çabasını da göz ardı etmemek gerekir. Her ne kadar 1967 tarihli Dış Uzay Anlaşması saha üzerinde hak talebini ve nükleer silah konuşlandırmayı yasaklasa da Rusya ya da Çin’in bu yönde hareket edebileceğine dair haberlere rastlamak mümkün. Uyduların inanılmaz boyutlarda çoğaldığı ve bilgi-iletişimin son derece önemli olduğu bir çağda doğal olarak ilk askeri hedef bunları kullanım dışı bırakmak olacaktır.
Hazır teknolojiden söz açılmışken bu yıl kapakta fazlasıyla dijital kart, ikili kod, devre ve yazılıma ilişkin vurgu yer aldığını özellikle belirtmek isterim. Yapay zekâ için ayrılan kaynak ve oluşan beklentilerle geleceğe ilişkin endişeler birlikte düşünüldüğünde 2025 yılı bir kırılma noktası olabilir. Elbette ki yapay zekâ teknolojisi birçok işi kolaylaştırıp zaman ve emek tasarrufu sağlayarak verimlilik arttırıcı bir rol ile harcanan paranın karşılığını verebilse de ihtiyaç duyulan enerji ve güvenilirlik sorunları nedeniyle yaygın bir kullanım için henüz erkendir. Ayrıca yapay zekânın belirli işleri insanların elinden alması bir direniş hareketi oluşturabilir.
Bir paragraf da kapakta bulunan finansal dünyaya ilişkin mesajlara açalım. İlk olarak Trump’ın “Amerika’yı Tekrar Büyük Yap” anlayışı ile doların değer kazanmasının beklendiği söylenebilir. Masanın kaybedenleriyse avro, yen ve yuan olacaktır. Ancak burada bir noktaya dikkat çekmek isterim. Kapakta yen ve dolar gördük, dolar alalım yen satalım biraz da para kazanırız anlayışı öyle çalışmıyor maalesef. “Trump trade” haftasında gördüğümüz üzere seçim sonuçları netleşmeye yakın bu bahis zaten kapandı ve fiyatlandı. Ama şu olabilir: 2025 yılında benzer oynaklık haftaları kollanabilir. Doların avro ve Japon yenine karşı set çıkışlar yapabileceği ortamlar için fırsatlar olacaktır. Sektörler bölümünde detaylı bakarız ama bir iki grafik kapakta yer aldığı için kripto varlıkların yükselişi ve batarya, elektrikli araçlar ve sağlık sektörü getiri performansı açısından izlenebilir.
Finans dünyası çerçevesinde yorumladığımız beklentilerin reel ekonomi bağlantısı da elbette dikkatten kaçmamalı. Genel olarak büyümede sorunlar yaşanabilecek, sanayi üretimininin sıkıntılı olduğu ve talep cephesi dengeli kalsa bile arz sorunları nedeniyle yine oynaklığın yüksek olacağı alanlar mutlaka haberlerde karşımıza çıkacaktır. ABD ekonomisi mevcut durumuyla başarılı bir tablo çizmektedir. Enflasyon kontrol altına alınırken, işsizlik ve iş gücü piyasası dinamikleri faiz indirimi için fırsat sunmaktadır. Büyüme açısından da iyi denilebilecek bir görünüm mevcut. En büyük sorun bütçe açıkları olarak karşımıza çıkacağı için vergi indirimleri ve kamu harcamalarındaki artış önemli. Avrupa açısındansa tablo karamsar duruyor. Özellikle Almanya’nın sanayi üretimi, kârlılık ve büyüme rakamları iç açıcı değil. bunu da borsa endekslerinin getiri karşılaştırmasında net olarak görüyoruz. Bu konuda ciddi adımlar atılmazsa avronun değer kaybı derinleşebilir.
Alt bölüm de yer alan Jane Austen portresi üzerinden bir iki yorumda bulunayım. 1775-1817 yılları arasında yaşamış olan bu ünlü İngiliz kadın yazarın eserleri Batı için önemli bir yere sahiptir. Sosyal düzen ve hayat üzerine aşk, evlilik ve ahlaki temalardan yaklaşan Austen genel olarak cinsiyet ve ekonomik eşitsizliklere yaptığı vurgularla bilinmektedir. Zamanının çok ötesinde fikirleri ve davranış kalıpları sunması, zeka dolu eleştirileri 2025 yılında bize kadın hakları, eşitlik ve sosyal düzende değişim açısından bir ipucu verebilir. Ama tüm bunlarla hiç uğraşmayın, ben size o portrenin orada olma sebebini söyleyeyim. 2025 yılının Austen’in 250. doğum yılı olması. Bu kadar basit. Gizli bir mesaj falan yok.
Son olarak kapakta yer alan göz – burun – ağız üçlemesi üzerine bir iki not düşmekte fayda var. Göz bu tür metinlerde izleme, takip ve kontrol düşüncesini simgelemektedir ve yapay zekânın kameralarla birlikte yüz tanıma sistemlerinde ne kadar etkin kullanıldığı herkesin malumudur. Burun biraz daha zor. Burada tehlikelerin kokusunu alma şeklinde bir düşünce daha yerinde olur. Olası bir yeni bütünsel salgın, bölgesel çatışma ya da çok ayrı bir düşünceyle iklim değişikliğinin kötü kokusunu önceden hissederek eyleme geçme en iyi senaryodur. Ağız içinse birçok yorum yapılabilir. Her ne kadar ifade özgürlüğü ve düşünceleri dile getirme ilk akla gelenler olsa da benim görüşüm manipülatif söylemlerin daha yaygın olabileceği bir yıla yapılan vurgudan yanadır. Trump’ın medya desteği ve Musk’ın X kanalıyla bir haberi çok rahat yayabileceğini gördük ve 2025’te buna daha sık rastlayabiliriz. Dikkatli olmakta fayda var.
Kapak tasarımı ve olası mesajlar üzerine söyleyebileceklerim genel hatlarıyla bu şekilde. Gerek ilk bölümdeki 10 konu gerekse de birazdan başlayacağımız 15 sektör yine kapakla bağlantılı olduğu için burada yeterince yer veremediğim görsellere o bölümlerde bakılabilir.
3 – 2025 Yılında Eğilimler ve 15 Sektör
Yıl başından 22 Kasım 2024 tarihine sektörel performanslar
Gelecek ne getirir, hangi sektör en yüksek getiriyi sağlar bilinmez ama herkes bir şeyleri haklı gerekçelerle savunabilir. O yüzden gelin biz önce ayakları yere basan bir analizle 2024 yılının bu yazıyı kaleme aldığım tarihe kadar olan bölümüne bakalım. 22 Kasım tarihli kapanış verilerine göre ABD ve Avrupa için 11 farklı sektörün getirilerini 7 farklı kategoride inceledim. Bu kategoriler piyasa büyüklüklerine göre küçükten büyüğe sıralanırken en sağda yer alan toplamlar üzerinden yorum yapacağım. Ancak elbette her sektörün farklı kategoride farklı kırılımı olabilir.
Yaklaşık 65 trilyon dolar piyasa değerine sahip ABD’nin en iyi getiri sunan sektörü şimdiye kadar mali hizmetler sektörü olmuş. Getiri yüzde 17,87 şeklinde. İkinci sırada yüzde 14,94 ile elektrik, su, gaz gibi şebeke hizmetleri yer alıyor. Üçüncü sıradaysa yüzde 11,15 ile enerji bulunuyor. En kötü performanslarsa sağlık hizmetleri, temel tüketim malzemeleri ve keyfi tüketim malzemelerine aittir. Avrupa için de benzer bir tablo olmakla birlikte sanayi burada ikinci sırada yer alarak enerjiyi aşağıda bırakmıştır. En yüksek sektör getirisi daha yüksek, en düşük sektör kaybı daha az olarak oynaklığın düşük seyrettiği belirtilebilir. Ancak unutmamak gerekir ki piyasa büyüklüğü beşte bir kadar, yani 13 trilyon dolar seviyesindedir.
Makroekonomik görünüm
Yüksek enflasyon ve şimdiye kadar ki en yüksek, en hızlı faiz artışı süreçlerini geride bıraktık. Büyük merkez bankalarının 2024 yılında faizleri sabit tuttuğunu izledikten sonra da enflasyon cephesindeki olumlu gelişmelerle yılın ikinci yarısında kontrollü faiz indirimlerinin başladığını gördük. Bu eğilim devam edebilir ve tüketiciler faizlerdeki düşüşten yararlanacağı gibi üretim ve kredi maliyetleri düşeceği için şirket finansallarında faiz yükünün hafiflediğini de görebiliriz. Ancak küresel büyüme tarafında fazla iyimser tahminlere pek yer yok. Bütçe açıkları ve savunma harcamalarındaki artışlar ilave yatırım harcamalarını zora sokacaktır.
Öne çıkan sektörler
Otomotiv
2024 yılında neredeyse durma noktasına gelen küresel yeni araç satışlarının 2025 yılında yüzde 2 büyümesi bekleniyor. Kamyon satışları içinse beklenti yüzde 4 ile daha da yüksek. Burada da altyapı yatırımları ve gelişmekte olan piyasaların etkisi olduğu belirtilmiş. Elektrikli araç satışlarıysa yüzde 25 artış beklentisiyle uçlarda. Ancak hemen belirtmek gerekir ki menzil ve yüksek hız sorunları nedeniyle alıcıların EV iştahında düşüş bekleniyor. EV satışlarının toplam yeni araç satışları içindeki payı 2023 yılında yaklaşık yüzde 18 olup satışların Çin, Avrupa ve ABD’de yoğunlaştığını da not düşeyim.
Savunma Sanayi
The Economist dergisi ikinci sırayı savunma başlığına ayırmıştır. Ukrayna, Gaza ve Lübnan’da süren savaşlar silah talebini arttırmaktadır. Ancak savunma harcamalarının dağılımı eşit olmayan bir yapı sergilemektedir. Amerika en büyük harcamayı yaparken askeri bütçenin yüzde 4 artışla 884 milyar dolara çıkması bekleniyor. İkinci sıradaki Çin’in bütçeden daha yüksek bir pay ayıracağı tahmin edilirken NATO’nun GSYH’nin yüzde 2,5 seviyesinde bir pay ayırmayı tartışmaya açacak.
Enerji
Enerji tüketiminin 2025 yılında yüzde 2 yükselerek 14,5 trilyon ton petrol eş değerinde rekor bir seviyeye çıkması bekleniyor. Bu değerin yüzde 80’i fosil yakıtlardan oluşacak ve karbon salımı 1990 yılındaki seviyenin 1,7 katına çıkacak. Her ne kadar Avrupa ve Kuzey Amerika’da kömür kullanımı azalıyor olsa da Hindistan ve Rusya onların eksikliğini hissettirmeyecek. Çin’in kömür tüketimiyse zirve değerine yakın. OPEC+ Brent türü petrol fiyatlarını varil başına 77 dolar seviyesinde tutmak için üretim kısıntılarına gidecek olsa da Amerika’daki üretim artışı görülebilir. Avrupa’nın ucuz Rus doğal gazı yerine alternatif girişimleri devam edecek olsa da Rus gazının Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya akışı sürecek. Yeşil enerji 2025 yılında çiçek açmaya devam edecek ve yenilenebilir enerjinin küresel arzın yüzde 14’ünü yakalaması bekleniyor. Rüzgar ve güneş enerjisinin tüm elektrik ihtiyacının altıda birini sunacağı tahmin ediliyor.
Mali Hizmetler
Küresel Finans Krizi sonrasında taslakları hazırlanan, kademeli geçişleri tamamlanan ve genel hatlarıyla uygulanan yapısal reformlarda 1 Ocak 2025 tarihi önemli. Eğer uluslararası anlaşmalara bağlı kalınırsa bu tarihten itibaren Basel III çerçevesi uygulamaya girecek ve bankalar da lobicilik faaliyetlerini arttıracaktır. Güçlü büyüme gösteren Asya bankaları sağlıklı duruyor ancak ticari mülkler açısından ve kredilerdeki artışa dikkat etmekte fayda var.
Aşağıdaki görsele ABD için mali hizmetler sektörünün alt kırılımını ekledim. Yukarıda yüzde 17,87 getiriyle en iyi sektör olduğunu söylediğim mali hizmetlerde sigortacılık yüzde 32,08 ile lider. Hemen arkasında yüzde 25,01 getiriyle kredi hizmetleri var ve bankalar üçüncü sırada. Toplam 9,41 trilyon dolarlık piyasa büyüklüğü oldukça büyük bir paya da karşılık geliyor ve bu sektörün hızı 2025 yılında ne kadar devam eder şüpheli. Son bir not da nakit için düşelim. Nakit kraldır ifadesi kraliyetler gibi sembolik bir hâl aldı. Dijital ödeme sisemleri giderek daha büyük bir pay alacaktır.
Gıda ve Tarım
Gıda ürünlerinin çoğunda fiyatlarının düşmesi bekleniyor. Analizde, 2022 yılındaki rekor seviyeleri dikkate alarak yüzde 25 gibi bir düşüş belirtilmiş. İçecek ve şekerin bu düşüşte başat rol oynayacağı tahmin ediliyor. Tahıl fiyatlarınınsa daha katı bir seyir izleyeceği düşünülüyor. Çikolata sevelere iyi haberse kakao fiyatlarının düşeceği şeklinde. Küresel olarak tüketicilerin gıda için 2025 yılında 11,5 trilyon dolar harcama yapması bekleniyor. Bu değer, 2024 yılındaki harcamanın yaklaşık yüzde 6 üzerindedir. Vegan ürünlerin satışında artış beklense de balık ve et tüketiminin yükseleceği paylaşılmış.
Sağlık Hizmetleri
Yaşlanan nüfus ve personel yetersizliği nedeniyle bu sektörün sancılı bir yıl geçirmesi bekleniyor. Dünya nüfusunun neredeyse yüzde 12’si 65 yaş ya da üzerinde olacak. Buna rağmen sağlık harcamalarının küresel GSYH’nin sadece yüzde 10’u kadar olacağı aktarılıyor. Dünya çapında bunun karşılık geldiği parasal değerse 11 trilyon dolar ki bunun yarısı zaten Amerika’da.
Buraya ilave bir parantez açarak yapay zekânın raporun bu kısmında yer almayan bir katkısı olabileceği görüşümü ekleyeyim. Sağlık söz konusu olunca deneyler ve üretime geçiş arası zaman uzun olsa da bütünsel salgında gördüğümüz veri havuzu ve ortak çalışmanın getirdiği verimlilik belki yapay zekâ ile farklı ürünlere dönüşebilir.
Altyapı Hizmetleri
İnşaat sektöründe kırılanlar için The Economist bu bölüme müjdeyle başlamış. Yeşil politikaların 2025 yılında yeniden yapım çılgınlığı getirebileceği bekleniyor. Sabit sermaye yatırımlarının yüzde 6 artış göstererek 28 trilyon dolara ulaşabileceği tahmin ediliyor. Dijital ağ ve yeşil altyapı harcamalarının Avrupa ve Çin’de yoğunlaşması bekleniyor. Harcamayı hükümetler yapacağı için bu kadar büyük açıklarla kaynak nasıl bulunacak, vergiler artarsa halk nasıl ödeyecek bunlar da ikinci düşüncede ilk akla gelen sorular. Özel sektörün de elini taşın altına sokacak olması biraz ümit verse de yük yine kullanıcının üzerinde kalacak gibi. Ulaşım sektörünün ayak uydurmasıysa biraz gecikmeli olacak.
Bilişim Teknolojileri
Yapay zekâ yatırımları sayesinde bu sektörün harcamalarının yüzde 8 artarak 3,6 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Her ne kadar büyüleyici 2021 seviyelerindeki yüzde 14’lerden uzak olsa da oldukça iyi bir büyüme. Veri merkezleri yatırım ve hasılat büyümesi yaşayacak. Donanım kısmındaysa çip savaşları daha da kızışacak. YZ vadisinin kralı Nvidia, Arm ve Google gibi rakipleri uzak tutmaya çalışacak ve hükümetler de çip üretimini kıyı ötesinden eve getirmeye gayret edecek. Tayvan ve TSMC bu konuda raporda yer alan bir örnek.
Medya ve Eğlence
Olimpiyatlar, büyük spor olayları ya da etkinliklerin olmadığı bir yıl. Reklam sektörü için pek heves verici değil tabi. Dolayısıyla bu alandan dijital araçlara doğru bir kayma olabilir. Sosyal medya bu bağlamda önemli bir mecra ve düzenleyicilerin de dikkatini çekmesi bekleniyor. Kablolu yayın ölümün son aşamalarında ve Amazon gibi yayıncıların spor müsabakalarının haklarını alması son çivi olabilir. Sinema için de gişe hasılatları yine aynı rakiplere karşı erimeye devam edecek gibi.
Metaller ve Madencilik
Yeşil politikalar ve artan yapım hizmetleri 2025 yılında metal fiyatlarını yukarı çekecektir. Elektrik kablosu ve pil talebindeki artış bakır fiyatlarını yükseltecektir. Altyapı yatırımları çelik, demir cevheri ve aluminium gibi metaller üzerinde etkili olacaktır. Belirsizlik dönemlerinde güvenli liman olan altın risklerin yükselmesi hâlinde parlamaya devam edecektir. Diğer metaller içinse tablo pek göz kamaştırıcı değil. Özellikle de elektrikli araç satışlarında ve üretiminde yaşanacak gerileme cobalt, lityum ve nikel gibi metalleri olumsuz etkileyecektir.
Madencilik şirketlerinin yatırım temposunu koruması bekleniyor. Latin Amerika’dan Afrika’ya hükümetler yatırımcıları çekmek için çaba harcayacaklardır. Ekvator’un madencilik izni, Şili’ninse lityum sözleşmeleri sunabileceği tahmin edilmiş.
Gayrimenkul
Faiz oranlarının düşüşü 2025 yılında gayrimenkul piyasasını destekleyecektir. Gerçi bu kadar temel bir argümanı öne sürmek için kâhin ya da çok iyi bir finans uzmanı olmaya da gerek yok ama popüler durum böyle. Ofise dönüş hızlanmış durumda ve bu sonuç tekrar ofis binalarının kiralanmasına yansıyacaktır. Ancak turizmin değişen yapısı hotel inşaatı için şu anda pozitif durmuyor. Avrupa’da hükümetlerin konut inşaatını teşvik etmesi bekleniyor. Konut demişken Çin yine dikkatle izlenecek bir sahne. Hükümet desteklerine rağmen fiyatlar yüzde 4 düşmüş durumda ve toparlanma için ne kadar daha kaynak gerekiyor şüpheli.
Perakende
Küresel olarak bu sektörde yüzde 2’lik bir büyüme bekleniyor. Düşük gibi görünen bu satış hacmi artışı gerçekleşmesi durumunda aslında 2021 yılından beri en hızlı artış olacak. Enflasyondaki düşüş eğiliminin sürmesi buradaki temel varsayım. Satın alma gücünde yaşanan erozyon ve artan faizler perakende sektörünü olumsuz ekilemiştir. Gümrük vergileri gibi çevrim içi mağazalardan yapılacak alım işlemleri de düzenlemelere tabi olabilir.
Deniz taşımacılığı ve Lojistik
Orta Doğu’da yükselen gerilim Süveyş Kanalı için bir trafik ve sıkıntı anlamına gelecektir. Asya ve Avrupa arasındaki en kısa bu rotanın kullanılamaz duruma gelişi maliyetleri yükseltip süreleri uzatacaktır. Benzer etkiyi liman işçilerinin grev sürecinde de görmüştük ve küresel gelişmeler bu tür risklere karşı uyarıda bulunuyor. Tabi bir de gümrük vergileri, düzenlemeler ve çevre standartları açısından gündeme gelebilecek yeni sıkıntılar kargo taşımacılığı açısından 2025’i bu anlamda dikkatli izlemeyi gerektiriyor.
Telekomünikasyon
Eski mobil teknolojiler gözden düşüyor ve 5G abonelikleri yüzde 25’ten fazla artacak gibi duruyor. Ericsson’un tahminine göre bunun karşılık geleceği parasal değer 2,8 milyar dolar. Ancak 5G’nin beklentileri karşılaması sıkıntılı olabilecektir. Ülkeler açısındansa bu talep ihalelerde daha yüksek bir bedel anlamına gelecektir. Deniz altı kablolarının sağladığı iletişimse jeopolitik gelişmelerden payını alıyor. Bu risklere karşı hükümetler tedbirler almış olsa da sabotajları duyuyoruz. Uydu aracılığıyla iletişimse bir köşede not olarak dursun. Elon Musk bir gün açıklarsa bu sayfaya döneriz.
Seyahat ve Turizm
2025 yılında turizm yine gözde bir sektör olacak gibi. Beklenen turistik çıkışlar için telafuz edilen 1,6 milyar eğer gerçekleşirse yeni zirve olacak. Çin, Uzak Doğu ve Avrupa hem düzenlemeler hem de turist çekmek açısından olanaklar sunma arayışında. Visa düzenlemelerinde esneklikle turizm gelirini arttırmak isteyen ülkelerin başında Tayland gelirken Endonezya ikinci sırada. Suudi Arabistan ve Zambiya gibi ülkelerin otel yatırımlarına yönelerek daha fazla turist çekme yolunda oludukları da The Economist dergisinin sektörel inceleme bölümünde yer alan konulardan biri.
The Economist dergisinin bu özel sayısında yer alan makalelerden aldığım notlar umarım sizler için de faydalı olur. Hepsini okuduysanız zaten sabırlı bir insan olduğunuz, bilgiye vakit ayırdığınız için 2025, bir adım önde başlayacağınız bir yıl olacak. Yatırım, alım-satım tavsiyeleri ya da burada geçen şirket isimleriyle ilgili bir önerim yoktur. Bu tür konularda sitede yer alan Yasal Uyarı metnine başvurabilirsiniz.
Daha sonra paylaşacağım 2024 yılı portföy performansı ve 2025 yılı makroekonomik raporları için bu özel sayı bir başlangıç noktası oluşturmaktadır. Şimdiden herkes için iyi bir 2025 yılı dilerim.
Ergun UNUTMAZ, 25.11.2024