2024’ten 2025’e Portföy
Yeni bir yıla başlarken, geçen senenin muhasebesini yapmak ve gerçekleşmelere göre performans analizi yürütmek sevdiğim alışkanlıklardan biridir. Bu anlamda da biten senenin işlemlerine bakarak hatalarımdan dersler çıkarmaya, iyi yaptığım şeyleriyse daha da geliştirmeye çalışırım. Son olarak da önümüzdeki yıla ilişkin başta makroekonomik veriler, ardından da saygın kişi ve kurumların öngörülerini incelerim. Sonuçta kâr ve zarar bana ait olacağı için de kendi gerekçelerim ve beklentilerim doğrultusunda yıllık planımı oluştururum. Bugünkü yazım da bu sorulara kişisel portföy yönetimim çerçevesinde yanıtlar getirmekte, iki tema üzerinden köprü oluşturan bir akış izlemektedir:
√ 2024 yılının değerlendirmesi ve 2025 yılı için fikirler
√ Portföy Performansı ve Görünüm
Önce kısa bir açıklama:
Geleceğe yönelik planlama kapsamında The Economist dergisinin özel sayısı olan The World Ahead 2025 için geniş bir özet ve değerlendirmeyi daha önce paylaşmıştım. O yüzden burada tekrara düşmemek adına sadece üç dört başlığa dikkat çekerek kurumsal raporlara geçeceğim. Bunlar da ABD’nin seçimi ve Trump sonrası küresel politikalar; gümrük vergileri, uluslararası ticaret ve döviz kurları; enflasyon sonrası makro çerçeve, borç yükü ve büyüme sorunları şeklindedir.
Buyrun hemen başlayalım.
2024 Yılının Değerlendirmesi ve 2025 Yılı için Fikirler
Önümüzdeki yıla ilişkin beklentileri oluştururken büyük resmi görmek ve kapsayıcı bir çerçevede, parçaları bağlam içinde düşünmek önemli. Bütünsel salgın birçok şeyin değişimi için bir milat gibi oldu. Bugün geriye dönüp baktığımızda bazı şeylerin ciddi anlamda değiştiği, bazı şeylerinse tekrar eski hâline döndüğü bir konumdayız. Bu dönüşüm piyasalar açısından da özellikle kimi sektörlerde aşırı uçlarda hareketlere neden oldu. Açık ve net olan bir şey varsa o da ne alırsan kazanç sağlanan bir dönemi sert kayıpların izlediği; oyun çağındaki çocukların profesyonellerden çok para kazanarak bir de üzerine akıl verildiği dönemin muhtemelen geride kaldığıdır. Son iki yıldır görüyoruz ki seçici olmak, sistem ve iş disiplini son derece önemli. Hoş, Donald Trump’ın ikinci kez başkan seçilmesiyle kripto varlıklardaki müthiş çıkış yine ilk grubu haklı çıkarsa da biz şanstan ziyade ilkelere bağlı devam edelim.
Talep tarafında parasal genişleme, mali yardımlar; arz tarafındaysa tedarik zinciri sorunlarıyla kontrolden çıkan enflasyon (istisnaları olsa da) küresel ölçekte tekrar normala dönmek üzere. Bu yıl başlayan faiz indirimlerinin devam edeceği ortak görüş ve 2025 yılında muhtemelen hedeflere yakınsanacaktır. Ancak kamu borç yükü ve büyümenin önümüzdeki yıl sorunların merkezinde olacağı düşüncesindeyim. Yine de enflasyon açısından beklentim ABD’de yüzde 2,4 ve Avro bölgesinde yüzde 2,0 seviyeleri şeklinde. Türkiye için geçen sene yaptığım tahmin politika faizinde yüzde 52,50 ve manşet enflasyonda yüzde 49,50 seviyelerindeydi. Herhangi bir revizyona gitmediğim bu tahminlerin maalesef başarılı olması üzücü. 2025 yılı içinse başta iyimserdim, ancak erken faiz indirimi ve yönlendirici açıklamalar nedeniyle yıl sonu için yüzde 21,00’lik enflasyon tahmininin yukarı yönde sapmalı olacağı görüşündeyim. Mevcut verilerle 2025 yıl sonu tahminim yüzde 28,50 şeklindedir. Resesyonu zaten teknik olarak yaşamış olan ülkeler listesine yenileri eklenecek, Almanya zor dönemden bir şekilde çıkacak ve ABD’de inişin yumuşak olmayacağı tartışmalarda başka bir boyut kazanabilecektir.
Jeopolitik çerçevedeyse Suriye’de yaşanan gelişmelerin devam eden Rusya – Ukrayna savaşı bakımından da bağlantıları olduğu kanısındayım. Başka bir deyişle geleceğin planı geçmişteki anlaşmazlıklara yeni yaklaşımlar getirilerek sağlanan uzlaşıdan geçiyor. Dolayısıyla Trump göreve 20 Ocak tarihinde resmen başladıktan sonra Ocak ayı sonunda Ukrayna’da anlaşmanın sağlanması benim için sürpriz olmayacaktır. Ancak Çin, Tayvan, İran gibi noktalar önümüzdeki yıl yine manşetlerde yer bulacak gibi. Avrupa’nın durumuysa NATO tartışmaları ve savunma harcamaları nedeniyle yine yakından izlenmesi gereken bir alan. Türkiye için de benzer şekilde gelişmelerin bu eksenlerden yakından takibi gerekiyor. Sonuç olarak makroekonomik ve jeopolitik gelişmelerin 2025 yılında belirleyici olacağı kanısındayım.
Maalesef istikrarlı büyüme, düşük enflasyon ve faizlerin sıfır seviyesine kadar gerilediği günler geride kaldı. Tabi portföy yönetiminde alışıla gelen korelasyon ve risk dağıtımı görüşleri de 2023’teki kadar olmasa da sıkıntılı. Daha önemlisiyse farklı piyasalarda farklı fiyatlamalar nedeniyle belirsizliğin karar sürecinde etkisini görebiliyoruz. Bu da düzeltmeler arasında oynaklığın yükselmesine neden oluyor. Bu senaryonun 2025 yılında da devam edeceği görüşündeyim. Geçen sene detaylı açıklamalar yaptığım farklı rejimlere bu sene de yer vermek için Görsel 1’i aynen korudum. 1950’ler ve 60’lardaki güçlü büyüme geride kaldı. Stagflasyonun damga vurduğu “70’leri yaşar mıyız?” endişeleri fiyatlamalarda etkili oldu. Mevcut durumdaysa yeni normal etkili olmaya devam edecek gibi. Görsel 2’de küresel, ABD, Avro Bölgesi, Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ekonomiler için büyüme değerleri ayrı ayrı gösterilmektedir. Tablonun pek iç açıcı olmadığını belirtmiştim, ama resesyon beklentileri dikkate alındığında iyi bile.
Resesyon açısından da incelediğim raporlarda dikkat çeken bir unsura bu vesileyle yer vermekte fayda var. 2024 yılı raporlarını okurken en büyük tartışma iki çeyrek üst üste negatif gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verilerinin hangi boyutlarda olacağı, ABD ekonomisinin yumuşak iniş mi yoksa sert bir iniş mi gerçekleştireceği yönündeydi. Sonunda iniş hiç olmadan uçuşa devam parolasıyla geçen bir yıl gördük. 2025 yılı kurumsal raporlardaysa tuhaf bir biçimde resesyonun esamesi okunmuyor. UBS ve Merrill Lynch BofA raporlarında resesyon kelimesine hiç yer verilmemişken J.P.Morgan resesyonun soluk bir hâl alarak kaybolduğunu belirtmiş. Barclays resesyonu uzak bir ihtimal şeklinde görürken Goldman Sachs raporunda 12 aylık dönemde resesyon olasılığı yüzde 15 şeklinde öngörülmüş. ING su götürmez bir şekilde bir açıklamayla bu olasılığı Trump’ın gümrük vergisi ve diğer politikalarına bağlarken Allianz resesyon riskinin sürdüğünü belirten sayılı kurumlardan biri olmuş. Deutsche Bank da benzer şekilde saydığı üç risk unsurundan birini resesyon olarak belirtmiş. Raporlara ilişkin Türkçe özetlerimi X platformundaki akışta bulabilirsiniz. Akışların sonuna özgün metin için bağlantıları da ekledim.
ABD Başkanlık seçimleri ve kongredeki değişim sonrasında Trump 2.0 için Trump 1.0 dönemiyle karşılaştırmalı grafikleri de bol bol göreceğiz. Bunların başında gümrük vergileri ve ABD dolarının değeri için DXY Endeksi tahminleri yüksek benzerlik gösterebilir. Hatta Trump 1.0’ın ilk yılı olan 2017’de, gelişmekte olan ülke hisse senetleri ve döviz kurları iyi bir performans gösterdiği için bu yönde bir senaryo da göz ardı edilmemeli.
Trump yönetiminin başta Çin ve otomotiv sektörü olmak üzere diğer ülkeler ve sektörler için gümrük vergilerini arttırması, vergilerde indirime gitmesi ve finansal piyasalarda düzenlemelerde esneklik getirmesi bekleniyor. Bunun doğrudan sonuçlarıysa büyümede yavaşlama ve borç yükünde artış olacaktır. Avrupa tarafında daha ağır hissedilecek bu politikaların hem avro hem de hisse senetleri piyasasında negatif yansımaları zaten kısmen fiyatlanmış durumda. Dolayısıyla ABD’nin ve doların pozitif ayrışacağı bir senaryo kuvvetle muhtemel. Ancak kendi adıma burada risklerin zaten yüksek olduğunu ve alternatif araçlarda kalmanın daha makul olacağı görüşündeyim, özellikle de gümrük vergilerinde oranlar yüksek kalırsa.
Hisse senetleri piyasasında da bu bağlamda düzeltme kaçınılmaz duruyor. Avrupa tarafında değerlemelerin düşük olmasıysa büyüme sorunlarıyla birlikte ele alınmalı ve iyi hesaplanmalıdır. Bu çerçevede ABD tarafında değerlemelerin yüksek, hisse senedi getirilerinin riskine göre düşük olduğu bir ortamda 2024 yılı benzeri bir durum için de özel bir not düşmekte fayda var. Rüzgar arkadan estiği sürece bu sorun yaratmadı. Ancak rüzgar yön değiştirirse olumsuzluklar görünecektir. Görsel 3’te ABD, Avrupa ve İngiltere için fiyat kazanç çarpanı üzerinden değerlemelerin seyri yer almaktadır. ABD tarafında 21,8 seviyesindeki çarpan aşırı değerli bir duruma işaret ederken Avrupa’da 13,6 çarpanıyla işlem gören hisse senetleri göreceli olarak daha yüksek bir potansiyel içermektedir. FTSE Endeksiyse 11,7 çarpanla hem göreceli olarak hem de kendi ortalamasına göre daha cazip durmaktadır.
Hisse senetleri ve tahvil getirilerinin hangi noktada oluşacağını kestirmek zor, ancak bu iki piyasanın da yakından takip ettiği ve kararlarına esas teşkil eden veri merkez bankalarından geliyor. Görsel 4’te Amerika Merkez Bankası (Fed), Avrupa Merkez Banksı (ECB), İngiltere Merkez Bankası (BOE) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (CBRT) için politika faizi kararlarıyla manşet ve çekirdek enflasyon verilerine birlikte yer verdim. Enflasyon cephesinde zirveye göre ciddi bir düşüş yaşanmış olsa da hedeflere ulaşmak 2025 için kolay olmayacaktır. Bir süre daha, normalden yüksek oranlara devam edileceği tezi güçlenmiştir. Para Politikası Raporumun son yazısında bu gelişmeleri daha kapsamlı olarak açıkladığım için bunların yansımalarıyla devam edelim.
Hisse senetleri piyasasına bütünsel salgın döneminde yatırım yapanlar fazlasıyla ödüllendirildi. Fed Pivot sonrasıya yine güçlü bir tablo gördük. 2022 yılındaki ayı piyasası yüzde 25 düşüşle korkutucu olsa da sonrasında bunu yüksek getiri dönemi izledi. Bunları yazıyorum, çünkü bulunduğumuz yeri anlamak gideceğimiz yeri belirlerken önemlidir. 2025 için bir düzeltme ve hatta ayı piyasası sınırlarında bir çekilme şaşırtıcı olmayacaktır.
S&P 500 Endeksinin 2024 yılındaki performansını tarihi veri setiyle kıyaslayan Görsel 6 iki kere düşünmek gereken bir dönemde olduğumuzu göstermektedir. 1928 yılından itibaren yüzdelik dilimlerle oluşturulan bölgelerin üst sınırındaki performans oldukça güçlüdür ve ABD seçimleri sonrası dinamizm soruları da beraberinde getirmektedir.
Tahvil getirileri açısından ABD’de 2 ve 10 yıllık devlet tahvillerinin getirileriyle bu ikisi arasındaki farkı Görsel 7’de 20 Aralık tarihiyle sunuyorum. 18 Aralık tarihli Fed toplantısında faizler 25 bp indirilirken 2025 yılında sadece iki faiz indirimi olasılığı yönündeki projeksiyonlar uzun vadeli tahvil getirilerinde son 10 yılın en büyük gün içi sıçramasına neden oldu. Resesyon açısından negatif eğimli getiri eğrisi şimdilik sorun yaratmadan atlatılmış gibi görünse de zaman gecikmesini ihmal etmemekte fayda var.
Riski ve getirisi daha yüksek olan şirket tahvilleri 2024 yılında iyi bir performans sergilemişti ve Görsel 8’de farklı tahvillerin mevcut getiri oranları (mavi), son 20 yılın ortalama değeri (siyah) ve 2023 yılındaki en yüksek seviyeler (mor üçgen) yer almaktadır. Vade primi tekrar etkili olmaya başladı ve uzun vadeli tahvillerin getirisi kısa vadelilere göre tekrar daha yüksek seviyelere çıktı.
Borsa, tahvil ve diğer varlık sınıflarının getirileri üzerine uzun uzun konuşabiliriz, ancak Görsel 9’da yer verdiğim altın fiyatlarındaki performans tüm bu konuşmaları önemsiz kılacaktır. Önce 1.400 sonra 2.000 dolar seviyelerinde uzun bir konsolidasyon gördük ve 2023 – 2024 yıllarında göz kamaştıran bir getiri, soluksuz yükseliş çoğu profesyoneli bile etkilemiştir. Reel getiriler, resesyon, enflasyon endişeleri ve jeopolitik gelişmelerin gölgesinde altının dolar bazında ons başına fiyatı 3.000 dolar seviyelerinde.
Para politikası üzerinde yoğunlaşmak mali politikaları bazen gözden kaçırmamıza neden olabiliyor. Ancak 2025 yılı için gördüğüm önemli risklerden biri ülkelerin borç seviyelerinde geldiği nokta. Devletlerin borçlarının GSYH’ye oranı 2008 Küresel Finans Krizi sonrası ciddi seviye atlamış durumda. Gerek gelişmekte olan gerekse de gelişmiş ülkeler sınırları fazlasıyla yukarı ittirdiler. Avrupa’da oranları tutturabilen birkaç ülke kaldı. Yatırım harcamalarının artması bekleniyor ve büyüme için bunun gerekli olduğuna katılıyorum, ancak ilave borç yükü sorunu ayrıca tartışılmalı.
Küresel Piyasalarda ve Türkiye’de Yıllık Getiriler
Küresel Portföy yönetmek keyifli ve yeniliklere açık olduğu kadar son derece yorucu, engeller ve riskler içeren bir uğraş. En başta 8 saat mesai gibi bir standardı yok işin. Günün her saati açık bir piyasa ya da piyasaları etkileyebilecek bir haber akışı gelebiliyor. Eğer günlük alım satım işlemleri ve kaldıraçlı pozisyonlar taşımıyorsanız bu çok da önemli değil. Uzun vadeli yatırım için ana eğilimleri yakalamak, yerinde birkaç değişim ve sabırla pozisyonları sürdürmek yeterli olacaktır. Benim yatırım tarzım da zaten ikinci kategoride ve değer odaklı olduğu için aslında kafam rahat. Hatta tam da bu nedenle 2024 yılında vaktimi teknik okumalar, değerleme ve finansal modellemelerde derinlik kazanma çalışmalarına ayırmıştım.
Genel olarak yatırım portföyümün performansından ve yıl içinde aldığım kararlardan memnunum. Ancak fiyatların sert düşüşü, resesyon endişeleri ve jeopolitik sorunlarla değerinin altında olduğunu düşündüğüm şirket hisselerinde aldığım büyük ve kaldıraçlı pozisyonlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Almanya, DAX Endeksi kapsamındaki hisseler özelinde yıl içinde iki kere ciddi geri çekilme açıkçası toplam getirime büyük zarar verdi.
Türkiye tarafındaysa Şişecam yoğun bir portföyüm olduğunu geçen sene belirtmiştim ve odaklı portföyün temel sorunu bu yıl yaşadığımız gibi durumlarda görülen zorluktur. Avrupa tarafındaki yavaşlama, satışlardaki düşüş ve marjların çok sıkıntılı bir şekilde gerilemesi hisse performansını ve portföy getirisini olumsuz etkilemiştir. Ancak uzun vadeli bakış açısıyla yapılması gereken detaylı bir inceleme ve ilave alımlardı ki ben de bunu yaptım. Fiyat Hareketleri Analizini ve Finansal Analizi blog yazımda bulabilirsiniz. Bunun dışında portföy yoğunluğunu diğer bir iki farklı alımla azaltmaya da çalıştım, ama genel olarak odaklı-geniş portföy tarzımdan şikayetçi değilim.
Görsel 11’de SISE (beyaz) ve BIST100 Endeksi (sarı) için Karşılaştırmalı Performans incelemesini paylaştım. 2023 yılında iyi bir çıkış sonrası 56,65 TRY fiyat zirve olarak görüldü. Bundan sonra başlayan ayrışma ve sürekli düşüş BIST100 Endeksine göre ve alternatif maliyete göre yatırımcıları oldukça zorlamıştır. Zirveden yaklaşık bir yıl sonraysa dip seviyesi 37,48 TRY ile kaydedildiğinde kayıp yüzde 33,84 şeklindeydi. Bu noktada yatırım yapanlar içinse 20 Aralık kapanış fiyatı üzerinden getiri yüzde 16,33’tür. Tabi 56,65 seviyesinden alanlar içinse zarar hâlâ yüzde 23,04’tür. Sadece 2024 yılı performansına bakarsak BIST100 yüzde 30,18 getiri sağlarken dolar bazında getiri yüzde 9,17’dir. Şişecam hisseleri için durumsa Türk lirası bazında yüzde 3,54 kayıp ve ABD doları bazında yüzde 19,11 zarardır. 2025 yılında dilerim bu zararlar artı yönde fark olarak karşımıza çıkar.
Görsel 12’deyse seçilmiş borsa endekslerin 2019 yıl sonu kapanışı baz alınarak ve ABD doları dönüşümüyle izlediğim karşılaştırmalı grafiğine yer verdim. Referans noktası olarak işaretlediğim 100 değerinin altında işlem gören endeks yok. Son 5 yılın istikrarlı şampiyonu, teknoloji yoğun Nasdaq Endeksidir. Baz döneme göre getiri yüzde 118,14 şeklindedir. Eğer bütünsel salgında buraya 100 dolarlık bir yatırım yapmış olsaydınız dolar bazında paranız 218,14 seviyesine ulaşmış olurdu. İkinci sırada yüzde 84,11 getiriyle S&P 500 Endeksi geliyor. ABD piyasalarının üstünlüğü bu grafiğe de yansımış durumda. Çünkü podyumda yer alan, üçüncü sıradaki endeks Dow Jones Industrial. Getiriyse yüzde 50,52 şeklinde.
BIST100 Endeksi yılın ikinci yarısı sürekli düşüş gösterdiği için podyumdaki yerini kaybetti. Getiri ABD doları ve 2029 yıl sonu kapanış fiyatının baz alındığı duruma göre yüzde 43,57 şeklindedir. İşin ilginç yönüyse ABD dolarına karşı Türk lirasının nispeten istikrarlı kalıp hatta bir ara değerlendiği bir dönemde bu tablonun çıkmasıdır. Başka bir deyişle kur etkisinden bağımsız Endeks satışa maruz kalmıştır. Tablonun altında kendi para birimleri üzerinden hazırladığım kapanış verileri karşılaştırması da BIST100 Endeksinin 2024 yılında yüzde 30,18 getiri sunduğunu göstermektedir. Bunun anlamıysa yıllık enflasyonun yüzde 48 seviyesinde olduğu bir ortamda Türk lirası üzerinden reel olarak bu getirinin aslında zarar olduğudur.
Nikkei 225 Endeksi için de 2024 yılı pek başarılı geçmemiştir. Baz döneme göre ve ABD doları bazında getiri sadece yüzde 13,88 şeklindedir. Japonya Merkez Bankasının faiz yükseltme süreci, Japon yenindeki değer kaybı ve makroekonomik etkenler burada dikkate alınmalıdır. Yerel para birimi üzerinden yüzde 15,65 getiriyle başarılı bir görünüm yine yanıltıcı olmamalıdır. Son olarak DAX Endeksine bakalım. Baz döneme göre ve ABD doları üzerinden getiri yüzde 39,77 şeklindedir. Nikkei 225 gibi DAX da kendi para birimi üzerinden 2024 yılında yüzde 18,70 getiriyle başarılı bir tablo çizmiştir. Ancak güçlü doların etkisi, Avrupa ekonomisinin büyüme sorunları getirilere yansımaktadır. Seçilmiş borsa endeksleri, döviz kurlarındaki gelişmeler ve daha fazlası için her ayın sonunda kapanış verilerini esas alarak hazırladığım Piyasa Analizleri yazılarım da belki fayda sağlayabilir.
Portföy Performansı ve Görünüm
Piyasalarda durum böyleyken benim portföyüm acaba nasıl bir performans gösterdi?
2022 yılında, küresel ölçekte büyük kayıplar yaşanırken portföyümün muazzam bir getiri sağlaması sevindirici ve belki de gereğinden fazla bir öz güven yaratan bir gelişmeydi. Avro bazında elde ettiğim yüzde 23,46’lık toplam portföy getirisi oldukça iyiyken 2023 yılının Mayıs ayında ve yıl sonunda tatsız kayıplar kaydetmiştim. 2024 yılınaysa yukarda bahsettiğim gibi yatırım ve alım satım işlemleri şeklinde bakmak gerekiyor. İlkinde başarılı ve istediğim gibi bir yıl geçirirken kaldıraçlı işlemleri kullanarak değerinin altında aldığım hisseler kısa vadede düşüşe devam etti. Pozisyonlarda zararı kesmek yerine ısrarla sürdürme çabamsa bir noktada tarihi zararla portföyümün dengesini bozdu. Sonrasında hızlı ve sert bir şekilde yükselen fiyat haklı olduğumu gösterse de bunun bir anlamı olmuyor. Ama burada da sorun kaldıraçlı işlemlerin riski değil, böylesi riskli bir işlem için gereken zamanı ayıramadan pozisyonları yönetmeye çalışmamdı. Oldukça pahallı bir ders alındı.
Görsel 13’te aylık portföy performansına yer verdim. Mayıs ayında başlayan alım işlemlerim üç hissede yoğunlaştı ve risklerin artması fiyat düşüşü ve daha fazla miktar alımla sürdü. Haziran ayındaysa tüm pozisyonları kapattım. Yılın ikinci hatalı alım satım işlemiyse Kasım ayında yine kaldıraçlı türev ürünlerdeydi.
Dilerim 2025 yılı hataların az, başarıların yüksek olduğu; sağlıklı ve mutlu geçecek bir yıl olur. Dilekten öte gerçekçi yorumsa önümüzdeki yılın yukarıda değindiğim birçok sebep yüzünden daha da sıkıntılı geçeceğini şeklinde. Özellikle dikkat edilmesi gereken noktalarıysa şu şekilde görüyorum:
✅ Ekonomik büyümede yavaşlama ve resesyon.
✅ Yüksek oynaklık ve artan jeopolitik riskler.
✅ Likidite sorunları ve borç yüküne bağlı krizler.
➡️ Belki de en önemlisi tüm sorunlara rağmen yatırım pozisyonlarını korumak, bunlara doğru zamanda ilaveler yapabilmek, ortaya çıkacak fırsatlarda risk alabilmek. Ancak üst üste yaşanan kayıplar ve olumsuz beklentiler nedeniyle 2025 yılında araştırma ve portföy rotasyonunda seçici davranmaya karar verdim. 2025 parolamsa “Araştırma yılı”.
2024 yılını henüz bitirmedik ve son kayıtlarda ufak farklılıklar olabilir, ama işlemlerimi sonlandırdım. Global portföyümün piyasalar ve ürünler bazında dağılımı Görsel 14’te paylaştığım gibidir. Sermaye piyasalarına ayrılan pay yüzde 68,5 ile geçen yıla göre 10 puan kadar daha düşük. Yıl içerisinde resesyon beklentim nedeniyle kârlı pozisyonların çoğunu kapatarak daha sade bir portföye geçiyorum. Piyasa zamanlaması yapmaktansa piyasada geçirilen sürenin önemi nedeniyle de portföyün iskeletini korumaya devam ediyorum. Düşüşlerde ilaveler konusunda da aceleci olmadığım için nakit ve türev ürünlere ayrılan pay yükselmiş durumda. Para piyasasına yüzde 14 türev piyasalara yüzde 17,5’lik bir kaynak tahsisiyle 2025 yılına başlayacağım.
Ülkeler ve yatırımlarımın olduğu şirketlerse Görsel 15’te yer verdiğim gibidir. Geçen yıl 10 ülkede 60’tan fazla şirkete ulaşan Global Hisse Senedi Portföyüm, mevcut durumda 7 ülkeden 30 şirketle devam etmektedir. Japonya ve Danimarka yatırımlarım iz şeklinde küçük bir düzeye gerilemiş durumdadır. Hırvatistan yine geçmişten gelen AB üyeliği ve Türkiye ile eş zamanlı adaylık sürecinin bir çıktısı olup 2025’te burada da önemli değişiklikler yapacağım. En ciddi farkı ABD tarafında yaparak beğendiğim şirketleri bile geçici olarak portföyden çıkardım, sadece Apple ile devam ediyorum. Almanya ve Türkiye portföyde önemlidir ve buradaki şirketlere ilişkin 2025 yılında detaylı analizler paylaşma niyetindeyim.
Portföydeki hisselerin tek tek detayına girmeyeceğim, ancak 2021 yılı sonunda yeşil enerji ve özellikle de rüzgar enerjisi odaklı şirketlerden Danimarka (Ortsted) dışındakileri kârla kapattım. Orsted’in durumu koşullar nedeniyle zorlu. Türkiye’den Şişecam raporlarım yurt dışında da ilgi görüyor ve her çeyrek İNA ile değerlemeye 2025 yılında tekrar başlamak düşüncesindeyim. Enflasyon muhasebesi tüm verileri bozduğu ve çeyreklik verilerde değişiklikler olduğu için 2024 yılında bu işlemi durdurmuştum. Bunun dışında Fransa’dan Saint Gobain, ABD’den Corning ve Almanya’dan Carl Zeiss gibi şirketler bu kategoride izlediğim diğer şirketler. Otomotiv ve teknoloji sektöründe faaliyet gösteren şirketler için de yukarıda belirttiğim resesyon riski 2024 yılında fiyatları aşağı çekti. Almanya sanayi üretimi ve ihracat verileriyse can sıkıcı. Savunma, zorunlu tüketim, sağlık ve giyim konusunda listeme almayı düşündüğüm, 2025 yılında potansiyeli olabilecek şirketler açısındansa henüz detaylı araştırmayı tamamlayamadığım için sadece sektör notumu belirteyim.
Grafiklerden de görüldüğü gibi çeşitlendirme yaklaşımım biraz farklıdır. Ülke, piyasa ve şirketler bazında kendimce makul bulduğum ve yönetebildiğim bir seviyede ürün farklılaşmasını destekliyorum. Ancak Berkshire Hathaway benzeri bir yapıda şirket sayısı artsa da ağırlıkların daha önemli olduğunu vurgulamak isterim. Başka bir deyişle iyi tanıdığım ve bildiğim şirketlerin portföyü taşımasına diğerlerinin ise performansa destek olmasına önem veriyorum.
2025 için portföy planımın ana hatlarıysa şöyledir:
YATIRIMLAR: Öncelikle Almanya tarafında daha odaklı bir portföye geçme planım var. Fakat bunun için acelem yok. ABD’de resesyon ve olası bir sert düşüşte portföyden çıkardığım (yani daha önceden tanıdığım ve incelediğim) şirketleri ve yeni bazı şirketleri portföye ekleyebilirim. Türkiye açısından da yüzdesel olarak küçük paya sahip şirketlerle vedalaşıp 4 – 5 şirketle devam etmek istiyorum. Riskleri iyi dağıtılmış; alım-satım maliyetlerinin en aza indiği; etkin, uzun vadeli yatırım düşüncemde bir değişiklik yok. Döngüsellik düşüncelerim çerçevesinde 2024 yılında kâr realizasyonu yapmıştım ve 2025 yılında şartlar iyileşirse hisse portföyüne ilaveler yapacağım. 2025’in ikinci yarısını bunun için daha olumlu tahmin ediyorum. Yıl içinde oynaklığın ve risklerin yüksek seyredeceği bir piyasa bekliyorum.
AL-SAT: Kısa vadeli alım satım işlemleri için yukarıda detaylı açıklamalar yaptım, tekrar ederek daha fazla vaktinizi almayayım. Ancak kısaca şunu not düşeyim: Bir önceki yıldan gelen ve 2024 yılında da devam eden doğru strateji, yanlış araç ve gereken zaman kombinasyonu bu işlemleri 2025 ve devamı için askıya alma kararımla sonuçlandı. Miktar ve süre sınırı koyarak devam edeceğim işlemleri fazlasıyla seçici ve sadece ürün/hisse odaklı olarak yürüteceğim.
Şimdiden herkese sağlıklı, mutlu ve başarılı bir yıl dilerim.
Geçen senenin raporu için bağlantı: 2023’ten 2024’e Portföy
Ergun UNUTMAZ, 21.12.2024
Uyarı
Bu rapor yukarıda belirtildiği gibi kamuya açık kaynaklardan, tarafsızlık ilkesi çerçevesinde, kendi ürettiklerim hariç diğer grafikler için kaynak gösterilerek, kişisel bir özet ve bilgi seti oluşturmak amacıyla hazırlanmış olup hiçbir şekilde para ve sermaye piyasalarında alım satım işlemleri gerçekleştirenler için bir yatırım tavsiyesi veya danışmanlık hizmeti teşkil etmemektedir. İçerikte yer alan bilgilerin kısmen veya tamamıyla kullanımına ilişkin haklar ise saklıdır.
Kendi risk getiri tercihleriniz çerçevesinde ve bir plan dâhilinde işlem yapmanızı önerir, yatırımlarınızda başarılar dilerim.